Muridan
Ölüye veya Kabrin Üzerine Kur’ân Okuma, İmam Suyuti

Ölüye veya Kabrin Üzerine Kur’ân Okuma, İmam Suyuti

Kur’ân okumanın sevabının ölüye kavuşup kavuşmadığı ihtilaf edilmiştir: Selefin çoğunluğu ve üç imam ölüye kavuştuğu görüşündedirler. İmamımız Şafii, “İnsana çalıştığından başka yoktur.” (Necm, 39) âyetini delil göstererek, bunlara muhalif görüşü savunmuştur Birinci görüştekiler, âyet-i kerimeyi çeşitli yönlerle cevaplandırmışlar:

l- Bu âyet, “İnanan, soyları da inançta kendilerine uyan kimselere soylarını da katarız.” (Tur, 21) âyetiyle neshedilmiştir.
2- Bu âyet, İbrahim ve Musa (aleyhisselâm) kavimlerine mahsustur. İkrime bu görüştedir.
3- Ayette insandan kasıt, “kâfir” insandır. Mümin ise kendi yaptığı gibi başkalarının da ona yaptıkları geçerlidir. Rebi' bin Enes bu görüştedir.
4- Âyetteki, “insana çalıştığından başka yoktur” hükmü, ada¬let yönündedir. Amma fadl ve ihsan yönünde ise Allah'ın istediği her şey insana gelebilir. Hüseyin bin Fadil bu görüştedir.
5- Ayetteki, “lâm” “ala” manasındadır. Bu takdirde ayetin manası şöyle olur:
“İnsan ancak yaptığından sorumludur.”
Bu görüştekiler, sevabın ölüye kavuştuğunu şöyle kıyas yapmışlar:
Dua, sadaka, oruç, hac, köle azat etmenin sevapları ölüye kavuştuğu sahih hadislerle sabittir. Bunların sevapları kavuştuğuna göre, Kur’ân okumanın da sevabı ölüye gider.
Gelecek hadisler, her ne kadar zayıf iseler de bir bütün olarak gösteriyorlar ki, bu meselenin bir aslı vardır.
Hem de müslümanlar, hiç bir red görmeden her asırda toplanıp ölülerine Kur’ân okumuşlardır. Bunların bu yaptıkları fiili bir icmadır.
Hafız Şemseddin bin Abdulvahid el-Mukaddesi el-Hanbeli, bu konuda telif ettiği bir risalecikte bütün bu görüşleri yazmıştır.
Kurtubî dedi ki:
Şeyhülislam İzzeddin bin Abdüsselâm fetva veriyormuş ki, okunan Kur’ân’ın sevabı ölüye gitmez. Öldüğü zaman bir arkadaşı onu rüyada görmüş. Ona:
“Sen, ‘okunan ve hediye edilen Kur’ân'ın sevabı ölüye gitmez’ diyordun, kabre girdikten sonra nasıl gördün? demiş. Şeyh:
Ben dünyada iken öyle derdim. Şimdi o görüşten vazgeçtim. Çünkü Allah’ın ikramını ve okunan Kur’ân'ın ölüye kavuştuğunu gördüm.”
Lezafer dedi ki:
“Ben Şafii (rahimehullah)'den kabir üzerine okumanın hükmünü sordum. O, “Onda bir sakınca yoktur” dedi.
Nevevî de ‘Mühezzeb’in Şerh'inde demiş ki:
“Kabir ziyaretçisine, okuyabildiği miktar Kur’ân okumak ve peşinde ölülere dua etmek müstehaptır. Şafii bunu kesin olarak söylemiştir. Ve Şafii arkadaşlarımız bunda ittifak etmişlerdir.”
Ve yine Nevevî bunun da ilerisinde: “Eğer kabir üzerinde Kur’ân'ı hatmetseler daha üstün olur.” demiştir.
İmam Ahmed bin Hanbel ise başta bu meseleyi inkâr edermiş. Çünkü bu konuda ona hiç bir hadis ulaşmamıştı. Sonra, “Definde Denilen Şeyler” babında geçen İbn-i Ömer ve Ala bin el-Hallac'ın merfu' hadisleri ona ulaşınca eski görüşünden vazgeçmiştir.
Hallâl el-Camii kitabında Şabi'den rivayet ettiğine göre:
Ensardan birisi ölünce Ensar onun kabrine gidip ona Kur’ân okurlardı.
Ebû Muhammed es-Semerkandi, İhlas suresinin faziletleri hakkında Ali (radıyallahü anh)'den merfuan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
“Kim kabristana girip on bir sefer İhlas sûresini okusa ve sevabını ölülere hibe etse, ölüler sayısınca kendisine ecirler yazılır.”
Ebu'l-Kasım Sa'd bin Ali ez-Zencâni “Fevaid”inde rivayet ettiğine göre, Rasûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Kim kabristana girdiğinde Fatiha, İhlas ve Elhâkümüttekâsür sûrelerini okusa ve ‘Yâ Rabbi senin kelâmından okuduğum miktarın sevabını bu kabristanda yatan mümin ve müminelere hibe ettim’ dese, oradaki bütün ölüler Allah katında ona şefaatçi olurlar.”
Kadî Ebû Bekir bin Abdülbaki el-Ensâri Meşihat'inde Seleme bin Ubeyd'den rivayet ettiğine göre Hammad el-Mekki şöyle demiştir:
“Bir gece Mekke kabristanına çıktım, başımı bir kabrin üstüne koydum ve uyudum. Rüyamda makberdeki ölüleri halka halka gördüm. Ben, ‘Kıyamet mi koptu?’ dedim. Onlar;
‘Hayır, fakat bir kardeşimiz ihlas suresini okudu, sevabını bize hediye etti. İşte biz bir senedir onun sevabını paylaşıyoruz.’
Abdülaziz senediyle Enes (radıyallahü anh)'ten rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Kim kabristana girse ve Yasin suresini okusa, Allah oradaki yatanların yükünü hafifletir. Ve o ölüler sayısınca ona hasenat yazılır.”
Kurtubî dedi ki: “Ölülerinize Yâ-sîn sûresini okuyunuz” hadisi iki manaya muhtemeldir:
1- Sekerâta girenlere
2- Kabirde yatan ölülere
Kitabın başında geçtiği gibi Cumhûr-i Ulemâ bi¬rinci görüştedirler. İbn-i Abdülvâhid el-Mukaddesi ise ikinci görüşü savunmuş. Şâfiiler'in müteahhirininden olan Muhibb-i Taberi, hadisi umumi tutarak her iki görüşün de kast edildiğini söylemiştir.
Gazali'nin “İhyâ”sında, Abdülhakk'ın “el-Âkibe”sinde, Ahmed bin Hanbel'den nakledildiğine göre şöyle demiştir:
“Kabristana girdiğiniz zaman Fatiha, Muavvizeteyn ve İhlâs sûrele¬rini okuyunuz, sevabını ölülere hediye ediniz. Çünkü okumanın sevabı onlara kavuşur.”
Kurtubî demiş ki:
Okuyan için kıraatin sevabı, ölü için de dinlemenin sevabı vardır. Bunun için rahmet ona da kavuşur. Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:
“Kur’ân okunduğu zaman dinleyiniz ve sesinizi kesiniz, umulur ki rahmet edilirsiniz.”
Hanefi Kadîhan'ın Fetavâ’sında şöyle denilmiştir:
“Kim kabirlerin yanında Kur’ân okusa eğer Kur’ân sesiyle onlara ünsiyet vermek istiyorsa okuyabilir. Eğer o niyetle okumasa istediği her yerde okuyabilir. Çünkü Allah her yerde işitir.” (İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Âlemi, 521-525.)
Kurtubî dedi ki:
Bazı âlimlerimiz, kabir yanında okunan Kur’ân'la ölünün yararlandığına “hurma dalı” hadisini delil getirmişler. Rasûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) bir hurma dalını ikiye böldü, bir kabrin üstüne dikti.
“Umulur ki bunlar kurumadan Allah onlarla Ölünün yükünü hafifletsin.” diye buyurdu.
Hattâbi dedi ki:
Bu mesele ilim adamlarınca şu manaya yorumlanmıştır:
Eşya, yaradılışları yaş ve yeşil kaldıkça tesbih eder.
Hattabi de der ki:
Hurma dalının teşbihiyle, Allah ölünün yükünü hafifletirse müminin Kur’ân okumasıyla tarik-i evlâ ile hafifletir.
Bu hadis, kabirler üzerinde ağaç dikme meselesinin aslıdır.
İbn-i Asakir, Hammad bin Seleme tarikiyle Katâde'den rivayet ettiğine göre, Ebû Berzete el-Eslemi (radıyallahû anhüm) nakleder:
Rasûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) bir kabrin yanından geçti. Sahibi azap içinde idi. Bir dal aldı, kabre dikti ve şöyle buyurdu:
“Umulur ki, bu dal yaş kaldıkça onu azaptan korusun.”
Ebû Berzete de şöyle vasiyet ediyormuş: “Öldüğüm zaman kabrime iki dal koyun...”
Ravi dedi ki: O, çölde vefat etti. Oradakiler:
“Bu arkadaşımız kabrine iki dal dikilsin, diye vasiyet ediyordu. Fakat içinde yaş hiç bir şey olmadan bir çölde öldü” dediler. Onlar, böyle konuşurken Sicistan tarafından bir kervan geldi. Beraberlerinde hurma dalları vardı. Onlardan iki dal aldılar ve onunla beraber kabre koydular.
İbn-i Sa'd, Müverrık'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Büreyde, kabrine iki dalın konmasını vasiyet etti. (İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, 525-527)

 

Top