Muridan
Benî Nadîr Yahudileri

Benî Nadîr Yahudileri

“Ey Yahudi topluluğu! Muhammed, ashabından on kişiyi bile bulmayan kimselerle yanınıza gelmiş bulunuyor. Şimdi şu evin dibinde bulunduğu sırada damdan bir kaya parçasını bırakın, kendisini öldürün! O öldürülünce, Kureyşlilerden, onun yanına gelip katılmış olan yakın sahabileri dağılır giderler!

  Benî Nâdir Yahudilerinin, Medine’den çıkarılmaları hakkında iki rivayet vardır.

  1. Kureyş müşrikleri, Medinedeki Benî Nadîr Yahudilerine, Bedir savaşından sonra bir yazı göndererek:

  “Sizler silah ve kale sahibi bir toplumsunuz. Siz bizim adamımızı yanınızda barındırmış, korumuş bulunuyorsunuz!

  Andolsun ki; siz ya onunla çarpışırsınız, ya da biz size şöyle şöyle yaparız da, bizim ile kadın­larınızın ayak bilezikleri arasına birşey giremez! dediler.

  Benî Nadîr Yahudileri, bu yazıyı alınca, Peygamberimiz aleyhisselâma suikast düzenlemeye karar vererek:

  “Sahabilerinden otuz kişi çıksın, bizim bilginlerimizden de otuz kişi çıksın! Seninle bizim aramızda­ki filan yerde buluşulsun! Bilginlerimiz seni dinlesinler.

  Eğer onlar seni doğrular, sana iman ederlerse, hepimiz sana iman ederiz! diye haber gönderdiler.

  Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselâm otuz sahabisiyle birlikte istenilen yere gitti.

  Benî Nadîr Yahudileri de, otuz bilgini ile oraya geldiler.

  Peygamberimizi aleyhisselâmı, önünde ölmeyi göze almış, ölmeyi özleyen otuz sahabisinin içinde görür görmez, menfur emellerini gerçekleştiremeyeceklerini anladılar ve:

  “İki taraftan, otuzardan altmış kişi! Aramızda nasıl söz birliği olabilecek?!

  En iyisi; sen ashabından üç kişi çıkar, biz de bilginlerimizden üç kişi çıkaralım. Bilginlerimiz seni din­lesinler.

   Eğer onlar sana iman ederlerse, hepimiz sana iman ederiz! Seni doğrularız! dediler.

  Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselâm üç sahabisiyle birlikte Benî Nadîr Yahudilerinin yur­duna doğru hareket etti.

  Benî Nadîr Yahudilerinin temsilcileri, Peygamberimiz aleyhisselâmı öldürmek için yanlarına hançer almışlardı!

  Fakat Benî Nadîr Yahudilerinden iyi halli, hayır öğütlü bir kadın, Müslüman olan kardeşinin oğluna gidip, Benî Nadîr Yahudilerinin bu menfur emellerini haber verdi.

  O da, Benî Nadîr Yahudilerinin yurduna varmadan Peygamberimiz aleyhisselâma yetişip bunu haber verince, Peygamberimiz aleyhisselâm oradan geri döndü.

 

  2. Amr b. Ümeyye adlı sahabî, Bir-i Maûnede İslâm irşad birliğini Âmir oğullarının şehit ettiklerini sanarak onlar­dan öç almak maksadıyla Âmirîlerden iki kişiyi öldürmüştü ki, onların diyetlerinin ödenmesi gerekiyordu.

  Çünkü onlar Medineye gelerek Peygamberimiz ile görüşmüşler, Peygamberimiz aleyhisselâm da onlara emân ve dokunulmazlık taahhüdünde bulunmuştu.

  Benî Nadîr Yahudileri, Benî Âmirlerin müttefiki idiler.

  Medinede yapılan umumî muahedeye göre de, bütün Medineli Yahudiler diyet ödeme halinde Peygamberimiz aleyhisselâma yardım etmekle mükellef bulunuyorlardı.

  Bunun için, Peygamberimiz aleyhisselâm; Medineye hicretinin otuz yedinci ayının başında, Rebiülevvel ayında, Cumartesi günü, yanında Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Zübeyr b. Avvam, Talha, Sad b. Muaz, Useyd b. Hudayr ve Sad b. Ubâde olduğu halde Kuba mescidine gidip orada namaz kıldıktan sonra Benî Nadîr Yahudilerinin yurduna gitti.

  Onları toplantı yerlerinde buldu, yanlarına oturdu.

  Benî Nadîr Yahudileri:

  “Olur ey Ebul-Kasım! İstediğin yardımı yaparız! Sen hele bir otur bakalım. Biz sana yemek yedirelim. Senin için bir derlenip toparlanalım dediler.

  Peygamberimiz aleyhisselâm; Benî Nadîr Yahudilerinin evlerinden bir evin duvarının dibine otur­du.

  Hz. Ebu Bekir Peygamberimiz aleyhisselâmın sağına, Hz. Ömer soluna, Hz. Ali de önüne oturdu.

  O sırada, Benî Nadîr Yahudileri bir tenhaya çekilip Peygamberimiz aleyhisselâmı öldürmeyi aralarında konuştular ve:

  “Siz onu şu bulunduğu halden daha elverişli bir halde asla bulamazsınız!

  Hemen şu evin damına çıkarak onun üzerine bir kaya atıp ondan bizi kurtaracak, rahata kavuştu­racak kim var? dediler.

  Huyey b. Ahtab da:

  “Ey Yahudi topluluğu! Muhammed, ashabından on kişiyi bile bulmayan kimselerle yanınıza gelmiş bulunuyor.

  Şimdi şu evin dibinde bulunduğu sırada damdan bir kaya parçasını bırakın, kendisini öldürün!

  O öldürülünce, Kureyşlilerden, onun yanına gelip katılmış olan yakın sahabileri dağılır giderler!

  Evs ve Hazrecden, şurada müttefikleriniz olan kişiler kalır, bir gün gelir, onlara da istediğinizi yaparsınız! dedi.

  Benî Nadîr Yahudilerinden biri olan Amr b. Cahhaş b. Kab:

  “Bu iş için ben varım. Ben hemen evin damına çıkar, onun üzerine kaya parçasını atar, bırakırım! dedi.

  O sırada, Peygamberimiz aleyhisselâmın üzerine atılmak üzere, büyük bir kaya parçası hazır­landı.

  Amr b. Cahhaş; içlerinde Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Ali’nin de bulunduğu bir topluluk arasın­da bulunduğu sırada Peygamberimiz aleyhisselâmın üzerine bu kaya parçasını atmak için evin damına çıktı.

  Cebrail aleyhisselâm Benî Nadîr Yahudilerinin yapmayı tasarladıkları suikast haberini getirince, Peygamberimiz aleyhisselâm oturduğu yerden acele bir haceti için davranır gibi kalkıverip, sezdirme­den Medine’nin yolunu tuttu.

  Peygamberimiz aleyhisselâm, oradan ayrılırken de, ashabına:

  “Ben gelinceye kadar yerinizden ayrılmayın!” buyurdu.

  Ashab; Peygamberimiz aleyhisselâmın ihtiyacını gidermek için kalktığını sanarak bir müddet konuştular, durdular.

  Fakat Peygamberimiz aleyhisselâmın dönüşü gecikince, kendisini aramaya kalktılar.

  Medine’den gelen bir adama rastlayıp sordular.

  Adam Peygamberimiz aleyhisselâmı Medine’nin içinde gördüğünü söyleyince, oradan ayrılıp hemen Medine’ye geldiler.

  Mescidde oturduğu sırada, Peygamberimiz aleyhisselâmla buluştular.

  Hz. Ebu Bekir:

  “Yâ Rasûlallah! Sen hemen kalkıp gittin, sebebini anlayamadık?” dedi.

  Peygamberimiz aleyhisselâm:

  “Yahudiler beni öldürmeyi tasarladılar!

  Allah bana bunu haber verince, kalktım!” buyurdu.

  Yahudilerin kendisine ne yapmak istediklerini haber verdi ve Benî Nadîr Yahudileriyle çarpışmak için hazırlanmalarını emir buyurdu.

  Benî Nadîr Yahudileri ise:

  “Ebu’l-Kasım nerede tutulup kaldı ki?!” diyerek söylenmeye başladılar.

  Huyey b. Ahtab:

  “Ebu’l-Kasım acele etti. Hâlbuki biz onun dileğini yerine getirecek, kendisine yemek de yedirecek­tik!” dedi.

  Peygamberimiz aleyhisselâm, Benî Nadîr Yahudilerinin yurdundan Medine’ye dönünce:

  “Muhammed b. Mesleme’yi bana çağırınız!” buyurdu.

  Muhammed b. Mesleme gelince:

  “Sen Benî Nadîr Yahudilerine git! Onlara:

  ‘Resûlullah aleyhisselâm, beni size ‘Beldemden çıkıp gidiniz! Artık burada benimle birlikte otur­mayınız! Siz, bana suikast için, düşünülmeyecek şeyi düşündünüz, tasarlanmayacak şeyi tasarladınız! Size on gün mühlet veriyorum! Bu müddetten sonra buralarda sizlerden kim görülürse, onun boynunu vururum!1 diyeyim diye gönderdi’ de!” buyurdu.

  Muhammed b. Mesleme, Benî Nadîr Yahudilerinin yanına vardı ve:

  “Resûlullah aleyhisselâm beni size birelçilikle gönderdi.

  Fakat ben sizin bildiğiniz bir şeyi size hatırlatmadıkça bu elçiliği size anmayacağım!

  Mûsâ aleyhisselâma Tevrat’ı indirmiş olan Allah aşkına doğru söyleyin!

  Muhammed aleyhisselâm peygamber gönderilmeden önce, Tevrat önünüzde iken, size geldiğim ve şu meclisinizde bana Yahudilik teklif ettiğiniz zaman ‘Vallahi ben Yahudi olmam!’ dediğimde, siz de bana:

  ‘Dinimize girmekten seni men eden nedir? Yahudi dininden başka din yoktur! Senin aradığın, iste­diğin, duyduğun, işittiğin hanif dininin tıpkı sı dır o! Ebu Âmir Rahib de hanif din üzere değildir!

  Size gelecek peygamber, hem şeriat sahibidir, hem savaşçıdır! Onun gözlerinde biraz kırmızılık vardır. Kendisi Yemen tarafından gelecek, deveye binecek, ihrama bürünecek, az etli kemiğe bile kanaat edecek, kılıcı boynunda asılı bulunacak, kendisinde başka nişan ve alâmet bulunmayacak; konuştuğu zaman, hikmetli, yerli yerince konuşacak; vallahi, şu yurdunuzda çarpışmalar, ölenlerin elbiselerini soy­malar, burunlarını, kulaklarını kesmeler... olacaktır!’ demediniz miydi?” dedi.

  Benî Nadîr Yahudileri:

  “Allah hakkı için, evet! Biz sana bunları söylemiştik, ama geleceğini sana haber vermiş olduğumuz peygamber bu değildir!” dediler.

  Muhammed b. Mesleme, söyleyeceğini söyleyip bitirdikten sonra, onlara:

  “Resûlullah aleyhisselâm beni size gönderdi ve:

  ‘Siz, aranızdaki ahdi, anlaşmayı bozdunuz ve beni öldürmeye teşebbüs ettiniz!’ diyor” dedi.

  Bu hususta aralarında neler konuştuklarını ve en sonunda Amr b. Cahhaş’ın kayayı Resûlullah aleyhisselâmın üzerine bırakmak için evin damına çıktığını haber verince, sustular, tek kelime bile konuşamadılar.

  Muhammed b. Mesleme, sözlerine devamla:

  “Resûlullah aleyhisselâm, size:

  ‘Artık yurdumdan çıkıp gidiniz!

  Size on gün mühlet veriyorum!

  Bundan sonra buralarda kim görülürse, boynunu vururum!’ buyuruyor” dedi.

  Benî Nadîr Yahudileri:

  “Ey Muhammed b. Mesleme! Bize Evs kabilesinden bir kimsenin böyle çetin bir haber getireceğini hiç ummuyor, sanmıyorduk!” dediler.

  Muhammed b. Mesleme:

  “Kalbler değişti. İslâmiyet eski ahidleri ortadan kaldırdı, yok etti” dedi.

  Benî Nadîr Yahudileri:

  “Biz de, göçü yükleriz!” dediler.

 

  M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık, 4/283-285.

Top