Bil ki, geçmiş peygamberlerin kitaplarında, insana hitap eden şu söz meşhurdur: “Ey insan! Rabbini tanımak için önce kendini tanı.” Haberlerde [hadislerde] ve eserlerde [selef-i sâlihînin sözlerinde] geldi ki: “Kendini bilen, Rabbini bilir.” ..
Nefsiyle mücahede edenlerin, bu yolun hakikatini arayanların aşağıda belirtilen on esasa uyması gerekir. Bunlara uyanlar, nefislerine hâkim kimselerdir. Bu sebeple en güzel şeylere kavuşurlar...
Sen hiç, Nebî Sallâllahü Aleyhi Vesellem’in su sözünü işitmedin mi? "Bir kimse ki , yediğini-içtiğini nasıl ve nereden kazandığına aldırış etmezse Allah da onu cehennemin kapılarının hangisinden sokacağına aldırmaz."..
Rabbin ile aranda, sen kendin varsın. Kendini aradan çıkar. İşte o zaman, O’nu görürsün!..
Ey sofilere mahsus elbiselere bürünmüş kişi! O elbiseyi önce özüne, sonra kalbine, sonra nefsine, en sonra da bedenine giydir. Zühd ve takva özden başlar, bâtından başlar, içten başlar. Zahire doğru gider. Zahirden başlayıp bâtına doğru gitmez...
Emri edâ et, yerine getir. Nehiy (menedilen şey) den uzak dur. Şu musîbetlere sabret, tahammül göster. Nafilelere sarıl, onlarla Allah’a yaklaş. İşte bu şekilde hareket edersen, “İntibâha gelmiş, gaflet uykusundan uyanmış kişi” olarak çağrılır ve, İzzet ve Celâl sahibi Rabbinin tevfîkini istemek içi..
Akl-ı selim sahibi ol. Aklını kullan. Yalancı olma, hakîkatin hilâfını söyleme. “Ben, İzzet ve Celâl sahibi Allah’tan korkuyorum,” diyorsun. Halbuki sen O’nun gayrinden korkuyorsun. Cinden de, insanlardan da, meleklerden de korkma. Gerek konuşan ve gerekse sükût eden canlıların hiçbirinden korkma. D..
Tasavvuf ehli, kutsal mânâ hallerine, tıfl (çocuk) adını taktılar. Bu nedenle, o tıfl-ı mânâ (mânâ çocuğu), tıfl-ı mâni (mânâlar çocuğu) veya veled-i kalb (kalp çocuğu) olarak da bilinir...
Ey kardeşim, sen kendine bak! Hangi vücutla Allah’ın huzuruna dikileceksin, hangi dille O’na cevap vereceksin, her şeyi inceden inceye sana sorduğunda ne cevap vereceksin?..
Bilhassa şu ilâhi vade kopmaz bağlılığı vardır: - “Bir kimse Allah’ın emirlerine bağlı olur ve ondan korkarsa, ona güç yollar kolay olur. Bilmediği yerden rızık kapıları açılır. Kendisine tam tevekkül edene Allah yeter.”..
Afiyet haline gelince; ondan daha iyisi yoktur, güler, oynar sevinir. Zaman kaybetmeden şehvet yollarına koşar. Hiç biriyle yetinmez. Biri eskiyicince yenisini aramaya koyulur. Yemek beğenmez. İçkilerin her çeşidini sofrada bulundurur. Evinde hanımını da hemen savar, onun da yenisini arar. Evini beğ..
Hal ve makam da, bir insandaki ümid ve korku gibidir. Şu da var ki: Her halin ve mekânın korku ve ümitleri kendilerine göredir. Şunu da diyelim ki, her makamın kendine has halleri vardır. ..
Muhasebe; hesaplaşma, insanın nefsini hesaba çekmesi demektir. Peygamberimiz (s.a.v.) de: "Hesaba çekilmeden önce hesabınızı görünüz" diye buyurmaktadır. Gelmesi kesin olan hesap gününe hazırlık yapmamız gerekmektedir. Milyarlarca insanın hesabını bir ikindi ile akşam vakti arasındaki zaman kadar ço..
Allahü teâlâyı inkâr eden zeki bir dehri [ateist] vardı. Hıristiyan din adamları bu dehriye cevap veremeyince, sana ancak İslam âlimleri cevap verebilir diyerek onu Basra’ya gönderirler. Basra’ya gelip, dünyada bana cevap verebilecek bir âlim bulamadım der. Herkese meydan okur. ..
Muhammediye kitabının yazarı Yazıcıoğlu Muhammed Efendi, Edirne ve Gelibolu civarında yaşamıştır. Bu muhterem zatın bir de Ahmed-i Bîcan olarak bilinen kardeşi vardır. Ahmed-i Bîcan hazretleri, aynı zamanda Envar-ül Aşıkın kitabını Farsça’dan tercüme eden zattır. ..
Şakik-i Belhi hazretleri, bir kıtlık senesinde, herkesin kara kara düşündüğü bir ortamda, zengin bir adamın kölesinin neşeden oynadığını gördü. Ona sordu: - Herkes kıtlıktan, açlıkla karşı karşıya olmaktan inler dururken sen neye güvenerek böyle oynayabiliyorsun? ..