Muridan
Enes b. Mâlik'in Rasûlullâh'a Hürmeti

Enes b. Mâlik'in Rasûlullâh'a Hürmeti

Hicretten on yıl önce doğdu (612). Hazrec kabilesinin Neccaroğulları sülalesinden olup topladığı ekşi bir bakla çeşidi sebebiyle kendisine “Ebû Hamza” künyesini Resul-i Ekrem vermiştir.

 
Künyesinin Ebû’n-Nadr olduğunu söyleyenler de vardır. Resulullah’a on yıl hizmet ettiği için “Hadimu’n-Nebi” lakabıyla anıldı. Babası Malik b. Nadr’ın Müslümanlara karşı olduğu, İslamiyet’in Medine’de yayılmaya başladığı günlerde karısı Ümmü Süleym’in Müslüman olmasına kızarak Şam’a gittiği ve orada öldüğü rivayet edilmektedir.
 
Enes’in annesi Ümmü Süleym, kardeşi Bera b. Malik, teyzesi Ümmü Haram, adını aldığı amcası Enes b. Nadr ve üvey babası Ebû Talha tanınmış sahabilerdendir.
 
Hz. Peygamber Medine’ye hicret ettiği zaman henüz on yaşında, okuryazar ve zeki bir çocuk olan Enes’i annesi veya üvey babası (Buhari, Vesâyâ/25) Resul-i Ekrem’in hizmetine verdi. Enes b. Malik Hz. Peygamber’in vefatına kadar on yıl onun hizmetinde bulundu.
 
Resul-i Ekrem’in terbiyesiyle yetişen Enes onunla birlikte Hudeybiye Antlaşması, Hayber seferi, Umretu’l-kaza, Mekke’nin fethi, Huneyn Gazvesi, Taif Muhasarası ve Veda haccında bulundu. Yaşının küçüklüğü sebebiyle savaşçı olarak katılamadığı Bedir Gazvesi’nde de Hz. Peygamber’in yanından ayrılmadı.
 
Resul-i Ekrem’in vefatından bir müddet sonra Hz. Ebû Bekir Enes’i Bahreyn’e vergi tahsildarı olarak gondermeyi duşunduğu zaman Hz. Ömer onun gençliğinin bu gorev için bir engel teşkil etmeyeceğini belirterek bu tayini destekledi.
 
 
Hz. Ömer devrinde Basra’ya vali tayin edilen Ebû Musa el-Eş’ari bazı sahabilerle birlikte Enes’i de beraberinde götürdü. Basralılar’a namaz kıldıran, hadis ve fıkıh okutan Enes b. Malik bir muddet Dımaşk’ta kaldı; daha sonra Basra’ya yerleşti. Evinin eski Basra’nın kuzeybatısında, şehre 14 km. uzaklıktaki Zaviye semtinde bulunduğu söylenmekte (Nasır en-Nakşibendi, XXXVI/ 1-2, s. 282), Basra’da ayrıca dört evinin olduğu kaydedilmektedir.
 
Abdullah b. Zubeyr’in halifeliği zamanında kırk gün sureyle Basra valiliği yapan Enes İran savaşlarına katılarak Tuster’in fethinde bulundu ve esir alınan Tuster Valisi Hurmuzan’ı Hz. Ömer’e kendisi götürdü.
 
Emevi halifelerinin coğuna yetişen Enes, Haccac’ın zulmune uğrayanlardan biridir. 74 (693) yılında Cabir b. Abdullah, Sehl b. Sa’d ve Enes b. Malik’i aşağılayarak halkın gozunden duşurmek isteyen Haccac onları Hz. Osman’a yardım etmemek, dolayısıyla da olumune sebep olmakla sucladı; Enes’le Sehl’in boyunlarına, Cabir’in de eline damga vurdu. Ayrıca devlete baş kaldıran asilere yardım ettiğini soylediği Enes’in butun mallarına el koydu. Onun Halife Abdulmelik b. Mervan’a şikayet mektubu yazarak yapılan zulumleri haber vermesi üzerine halife Haccac’a gonderdiği talimatta Enes’in mallarını iade ederek kendisinden ozur dilemesini emrettiği gibi Enes uzerindeki emirlik hakkını kaldırdığını bildirdi.
 
Basra’da vefat eden sahabilerin sonuncusu kabul edilen, 100 yıldan fazla yaşaması sebebiyle muammerun’dan sayılan Enes 93 (711 -12) yılında 103 yaşında vefat etti. Onun 90 (709), 91 (710), 92 (711) ve 95 (714) yıllarında vefat ettiğini ileri surenler de vardır.
 
Enes’in sahip olduğu ustun meziyetleri, uzun yıllar Resulullah’ın hizmetinde bulunup onun terbiyesiyle yetişmesi yanında Hz. Peygamber’in sevdiği ve takdir ettiği bir aileye mensup olmasıyla da açıklamak mümkündür. Resul-i Ekrem zaman zaman Enes’lerin evine uğrar, yemeklerini yer, orada öğle uykusuna yatar, ev halkına cemaatle nafile namaz kıldırırdı. Hz. Peygamber’in bu aileye gösterdiği iltifatı soy yakınlığı veya sut akrabalığı ile izah etmeye kalkışanlar olmuştur.
 
Hicretten hemen sonra muhacirlerle ensar arasında yapılan kardeşlik bağı (muahat) merasiminin bu ailenin evinde cereyan etmesi onların ashap içindeki yerini gosteren bir başka husustur. Annesi Ümmü Süleym’in isteği uzerine Resul-i Ekrem Enes’e omrunun uzun, evladının çok, malının bol olması ve bazı rivayetlere gore cennete girmesi için dua etmiştir. Bu duaların bereketiyle Enes 100 yıldan çok omur surmuş, soyundan gelen 120’den fazla kişinin olduğunu görmüş (Buhari, Savm, 61) ve hemen bütün kaynaklarda belirtildiğine gore bahçesindeki ağaçlar yılda iki defa meyve vermiştir (Tirmizi, “Menakıb”, 45). Kuraklık yüzünden mahsulün zarar gördüğü kendisine söylendiği zaman yağmur için dua etmiş ve yağmur yağdığı görülmüştür.
 
Hz. Peygamber’in hizmetinde bulunduğu yıllarda ondan birçok hususu öğrenmesi, uzun hayatı boyunca Resul-i Ekrem’den öğrendiklerini öğretmeye çalışması Enes b. Malik’in en önemli yönünü teşkil eder. Resul-i Ekrem’in eğitim ve öğretim tarzına, insanlara, özellikle de çocuklara karşı hoşgörüsüne ve diğer ahlaki davranışlarına dair birçok bilgi onun vasıtasıyla rivayet edilmiştir. Barış zamanında ve sefer esnasında Resulullah’ın yanında kaldığını, her zaman onun istediği gibi davranamadığını, bununla birlikte ondan bir defa bile azar işitmediğini, bir hatası yüzünden kendisini uyaracak olan hanımlarını, “Bırakın çocuğu! O Allah’ın dilediğinden başka bir şey yapmamıştır” diye yatıştırdığını nakleder.
 
Resul-i Ekrem’in genellikle “yavrucuğum” diye hitap ettiği, bazen “iki kulaklı” (zu’l-uzuneyn) diye takıldığı Enes iyi bildiği sünnete uygun şekilde yaşamaya çalışırdı. Ebû Hureyre, onun kıldığı namazın Resulullah’ın namazına çok benzediğini ifade ederdi. Resul-i Ekrem’in vefatından sonra kendisini çok özlediğini, her gece rüyada gördüğünü, huzuruna çıkıp, “Ya Resulallah! Küçük hizmetkârın geldi” demeyi çok arzu ettiğini söylerdi.
 
Hz. Peygamber’e ait bir çubukla bir saç telini yanından hiç ayırmaz, ölünce bunların kabrine konulmasını isterdi. Vefat ettiği zaman vasiyeti üzerine çubuk kefeniyle böğrü arasına, sac teli de dilinin altına yerleştirildi. Yanından ayırmadığı diğer bir hatıra da Mısır hükümdarı Mukavkıs’ın Resul-i Ekrem’e hediye ettiği cam bardaktı.
 
Enes b. Malik aynı zamanda iyi bir ok atıcısıydı. Çocuklarını da bu spora teşvik eder, onlara ok yarışları yaptırırdı. Bir defasında Mekke yakınlarındaki Merruzzahran’da bir tavşanı ürkütüp kaçırdıklarını, herkesin yorulduğu bir sırada kendisinin tavşana yetişip yakaladığını ve onu alıp üvey babası Ebû Talha’ya getirdiğini, tavşanı pişirdikten sonra butlarını Resul-i Ekrem’e götürdüklerini söylemesi (Buhari, “Hibe”, 5) çocukluk yıllarından itibaren spora yatkın olduğunu göstermektedir.
 
Enes’in çocukluk yıllarında alnında bir tutam kakulu bulunduğu, Resul-i Ekrem’in bazen onun kakulunu tutup çektiği, sonraki yıllarda alaca hastalığı sebebiyle yuzunde bir beyaz leke hâsıl olduğu rivayet edilmektedir.
 
Çok hadis rivayet ettikleri için “muksirûn” diye anılan yedi sahabiden biri olan Enes, sayısı tekrarlarıyla birlikte 2286’yı bulduğu soylenen rivayetleriyle muksirûnun arasında üçüncü sırada yer almıştır.
 
Çeşitli sayımlara göre rivayetlerinin 168’i (veya 180) hem Buhari hem de Muslim’in el-Cami’u’s-Sahih’lerinde yer almış, Buhari ayrıca seksen, Müslim de doksan kadar rivayetine yer vermiştir.
 
Enes b. Malik’in rivayetleri toplu olarak Ahmed b. Hanbel’in el-Musned”moe bulunmakta olup (III, 98-292) eserin Daru’l-fikr tarafından yapılan numaralı neşrine gore (Beyrut 1411/1991) bunların sayısı mukerrerleriyle birlikte 2172’dir.
 
Resul-i Ekrem’den başka Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman, Fatıma, Muaz b. Cebel, Useyd b. Hudayr, Ebû Zer, annesi Ümmü Süleym, teyzesi Ümmü Haram, teyzesinin kocası Ubade b. Samit, üvey babası Ebû Talha gibi sahabilerden de hadis öğrenen Enes b. Malik’ten Hasan-ı Basri, İbn Şirin, Şa’bi, Ebû Kılabe el-Cermi, Mekhul b. Ebû Muslim, Ömer b. Abdulaziz, Zuhri, Katade b. Diame, Ebû Amr b. Ala gibi unlu şahsiyetler hadis almışlardır.
 
 
Enes’in güvenilir talebeleri 150 (767), zayıf talebeleri de 170’li (786) yıllara kadar yaşamış ve kendisinden 200 kadar talebe rivayette bulunmuştur. 200 (815) yılı civarında ölen ve yalancılıkla itham edilen bazı kimseler de ondan hadis rivayet ettiklerini ileri sürmüşlerdir.
 
Enes b. Malik hadis rivayeti sırasında titiz davranır, hata yapmaktan korkardı. Hz. Peygamber’den duyduğunu aynen aktaramamış olabileceği düşüncesiyle hadisi rivayet ettikten sonra, “Veya Resulullah böyle bir şey dedi” (ev kemâ kâle Resulullah) ilavesinde bulunurdu (Musned, III, 205, 235, 250).
 
Rivayetlerinin yazılı olduğu defterleri gerektiğinde talebelerine göstermesinden anlaşıldığına göre hadisleri ezberlemekle yetinmeyip onları yazıyordu. Çok hadis bildiği halde titizliği sebebiyle bütün bildiklerini rivayet etmez, çok rivayet edenin yanılacağını söylerdi. Enes b. Malik ayrıca ashap arasında orta derecede fetva verenlerden biriydi.
 
Uzun yıllar yaşadığı halde hafızası bozulmayan Enes’in geniş hadis kültüründen faydalanan Basralılar’ın bu imkâna sahip oldukları için çok mutlu oldukları rivayet edilir. Bazı hadislere itiraza yeltenen ehl-i ehvâ’ya karşı, “Gelin işin doğrusunu Enes’ten öğrenelim” diyebilmeleri onlara büyük güç ve moral kazandırmıştır (Heysemi, IX, 325).
 
 
 
 
TDVA, XI, 234 – 235, Ankara 1995

Top