Muridan
İlmin Âfetleri, İyi ve Kötü Âlimin Alâmeti - Gazalî (k.s)

İlmin Âfetleri, İyi ve Kötü Âlimin Alâmeti - Gazalî (k.s)

Kötü âlimlere dair çok korkunç tehditler mevcuttur. Bütün bu rivayetler kötü âlimlerin kıyamet günü uğrayacakları şiddetli azâbı haber vermiş ve onların herkesten daha çok eziyet çekeceklerini bildirmiştir. Bu bakımdan müslü manlara düşen vazifelerden biri de; kötü âlimle, iyi âlimi birbirin den ayıran alâmetleri iyice öğrenmektir. 'Dünya âlimleri' derken anlatmak istediklerim, dünya lezzet lerine dalan ve dünya rütbelerine ulaşmak için ilim yapmaya çalışan insanlardır.

 Nitekim Hz. Peygamber (s.a) kötü âlimler hakkında şöyle buyurmuştur:
 "Kıyâmet gününde herkesten daha şiddetli bir azâba düçar olacak kişiler,, Allah Teâlâ'nın, ilminden kendisine menfaat vermediği âlimlerdir."

 "Bildiği ile amel etmeyen bir kimse, âlim olamaz." (İbn Hibban, Ravzatu'l Ukalâ)
 İlim iki çeşittir: a) Dil ile söylenen ilim. Bu ilim, Allah'ın mahlûkatı üzerindeki delili sayılmaktadır b) Kalpte olan ilimdir ki kişiye yararı olacak ilim de budur. (Hâkim-i Tirmizî, en-Nevâdir, İbn Abdilberr, Hasan Basrî'den sahih bir senedle)

 "Âhir zamanda cahil abidler ile fasık âlimler olacaktır." (Hâkim, Enes'den zayıf bir senedle)

 "Âlimlere karşı böbürlenmeyin, ilmi de sefihlerle mücadele etmek ve halkın takdirini kazanmak için öğrenmeyin. Çünkü böyle yapan kişi ateştedir." (İbn Mâce, Câbir'den)

 Kim bildiği ilmi, ehlinden kıskanırsa Allah onu ateşten yapılmış bir gem ile gemler!

 "Sizin için deccalden daha fazla başkalarından korkuyorum. Sahabîler 'Kimdir onlar?' diye sorunca, Hz. Peygamber 'Dalâlete sürekleyen önderlerdir (âlimler)" diye cevap verdi. (Ahmed b. Hanbel, Ebu Zerden)

 "Kim ilmen gelişir ve fakat hidayet bakımından gelişmezse, o kimse Allah'tan gittikçe uzaklaşır." (Deylemî)

 Hz. İsa (a.s) şöyle buyurmuştur: 'Kendiniz şaşkınlıkta olduğunuz halde, yolunu kaybedenlere ne zamana kadar rehberlik etmeye devam edeceksiniz?' (Hâtib, İktizâu'l-'İlm ve'l-'Amel)

 Bunlar ve bunlara benzeyen daha nice hadîsler, ilmin büyük tehlikelerine işaret etmektedirler. Demek ki âlimler ya ebedî saadete veya ebedî felâkete namzet kişilerdir. Kişi, ilme dalmakla saadet bulamamışsa, mutlaka felâketle karşılaşır.
 Hz. Ömer şöyle der: 'Bu ümmet için en çok korktuğum kişiler, münafık âlimlerdir. 'Bir âlim nasıl münafık olur?' diye sorulduğunda, Hz. Ömer 'Dili ile âlim, fakat kalbi ve ameli ile cahil olmak suretiyle" der.

 Hasan el-Basrî şöyle buyurmuştur: 'Âlimlerin ilmini, hakîmlerin hikmetlerini öğrenip de, cahillerin amellerini yapan ahmaklardan olma!'

 Bir kişi, Ebu Hüreyre'ye şöyle der: 'İlim öğrenmek istiyorum; fakat kaybetmekten korkuyorum'. Ebu Hüreyre de şöyle cevap verir: 'Zaten ilim öğrenmemekten daha büyük bir kayıp yoktur insanoğlu için.'

 İbrahim b. Uyeyne'ye: 'İnsanlar içerisinde en çok kimler nedâmet duyarlar?' diye sorulduğunda şöyle der: 'Dünyada yaptığı takdir edilmeyen, âhirette ise, ilmi olup ameli olmayan kimseler.'

 Halil b. Ahmed şöyle demiştir: İnsanlar dört kısma ayırılır:
 1. Bilir ve bildiğini de bilir. Bu kişi âlimdir. Ona tâbi olunuz.
 2. Bilir, fakat bildiğini bilmez. Böyle bir kimse uykudadır; onu uyandırınız.
 3. Bilmez ve fakat bilmediğini de bilir. Böyle bir kişi irşada muhtaçtır. Onu irşad ediniz.
 4. Bilmez, fakat bilmediğini de bilmez. Böyle bir adam kara cahildir. Ondan kaçınız.

 Süfyân es-Sevrî şöyle demiştir: 'İlim, ameli çağırır; gelirse ne âlâ, fakat gelmediği takdirde ilim de kaçıp gider.'

 İbn Mübârek şöyle der: 'Kişi, ilim talebinde bulundukça âlim dir. Fakat herşeyi bildiğini iddia eden cahil olur.'

 Fudayl b. Iyaz der ki: Ben üç sınıf insana acırım: a) Bir kavmin zelil olan reisine b) Sonradan fakir olan zengine c) Dünyanın oyuncağı hâline gelmiş âlime.

 Hasan Basrî: 'Âlimlerin cezası kalplerinin ölmesidir. Kalbin ölümü ise âhiret ameliyle dünyayı istemektir' demiştir.

 Bir şair şöyle der:
 "Hidayeti verip de dalâleti satın alan kişilere hayret ediyorum. Fakat dinini verip dünyayı satın alana, çok daha hayret ediyorum. Bu ikisinden de fazla, dinini başkasının dünyasına fedâ edene şaşıyorum. Zira hepsinden daha şaşırtıcı olanı budur."

 Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
 "Kötü olan âlime öyle şiddetli bir azap verilir ki, azabın şiddetinden ötürü bütün ehl-i cehennem seyrine gelir."

 Hz. Peygamber (s.a) bu sözüyle yalancı âlimi kasdetmektedir. Usâme b. Zeyd, Hz. Peygamberden şu hadîsi rivayet eder:

 "Kıyâmet gününde, (fâcir) âlim getirilip ateşe atılır. Ateşin şiddetiyle barsakları delinir (ve dökülür). Merkebin değirmeni döndürmesi gibi, o da onlarla döner. Bütün cehennem ehli onu seyre gelir. 'Sana ne oldu, bu kadar şiddetli azaba düçâr olman için ne yaptın?' diye sorulduğunda, fâcir şöyle cevap verir: 'Ben (dünyada) herkese hayrı tavsiye ediyordum, fakat kendim yapmıyordum. Şerden sakındırıyordum, fakat kendim işliyordum.' (Buhâri ve Müslim)

 İbn Mübârek şöyle demiştir: 'Âlimin en büyük günahı, bildiği halde günah işlemesinden doğar. İşte bundan dolayı âlim, büyük azaba düçâr olur.'
 "Muhakkak ki, münafıklar ateşin en alçak derekesindedir (cehennemin en dibindedir). Asla onların azâbını kaldıracak bir yardımcı bulamazsın." (Nisâ/145)

 Münafıkların bu denli şiddetli cezalara müstahak olmalarının sebebi, bildikleri halde inkâra sapmalarıdır. Bu sebeple, Allah Teâlâ yahudileri, hristiyanlardan daha kötü olmakla tavsif etmektedir. Halbuki 'Üzeyir Allah'ın oğludur' diyenler hariç hiçbir yahudi, Allah'a oğul izafe etmez, 'Allah, üçten biridir' gibi galiz küfürlere sapmaz. Fakat onları bu büyük cezalara muhatap eden şey, bildikleri halde inkâr etmeleridir.
 Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:
 "Kendilerine kitab verdiklerimiz, Peygamber'i öz oğullarını tanır gibi tanırlar. Böyle olduğu halde içlerinden bir topluluk hak ve hakikati bile bile gizlerler." (Bakara/146)

 "Vakta ki onlara Hakk Teâlâ tarafından kendilerinde olanı tasdik edici Kitab geldi ki onlar bundan önceleri, inkâr edenlere karşı kendilerine yardım gelmesini beklerlerdi bildikleri gelince onu inkâr ettiler." (Bakara/89)
 "(Ey Rasûlüm!) Yahudilere o kimsenin haberini oku ki, kendisine ayetlerimizi vermiştik de, o bunları inkâr ederek imandan çıkmıştı. Böylece şeytan onu arkasına takmış da azgınlardan olmuştu." (A'raf/175)

 Devamla şöyle buyurulmaktadır:
 "İşte bu kimsenin hâli o köpeğin hâline benzer ki, üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi hâline bıraksan da dilini sarkıtıp solur." (A'raf/176)

 Fâcir âlim de böyledir. Çünkü Bel'am b. Baûra'ya Allah'ın Kitabı verilmiş ve fakat o şehvete dalması sebebiyle köpeğe benze tilmiştir. Fâcir âlim, kendisine ister hikmet verilsin, ister verilme sin, dilini çıkararak solur ve şehvetlere dalar gider.

Top