Bu işler acele ile olmaz... Bekle... Olduğun yerde kal ve kendini biraz hesaba çek... Bu halinle sana kapılar kapalıdır. Yollar sana açık değildir. Allah sevgisi içinde olmayan bir işle zerre kadar ilgin olsa, bu yolun önü sana açılmaz... Sen mükâtep –kesimli- bir kul olsan, efendinin senden bir kuruşu kalsa, kulluktan bir kuruşu kalsa kulluktan kurtulamazsın...
Allah rızası dışında olan şeylere kalbinde bir nohut miktarı meyil olsa, dünyanın manevi pisliklerinden âri be beri olamazsın. Böyle devam ettikçe dünya sevgisi seni sarar. Nefsini şehevi arzuların peşinden kurtaramazsın.
Bu yersiz hallerin hemen birden geçeceğini sanma!.. Yavaş yavaş olur... Senin isteğinle olmaz... Bekle... Doğru çalış, helal ye, tâ ilâhi cezbe seni kaplayıncaya kadar... Sonra Allah dilerse muradın hasıl olur...
O zaman olacak olur. Şum gider, uğur gelir. Uğursuzluk yok olur, nur gelir... Mânen ilâhi bir kisveye bürünürsün. Selamete erersin... Ve nihayet, en yüksek mertebelere çıkarsın. O gün:
-
İlâhi sözü can kulağına gelir... Bununla hoş olur, sevinirsin...
O ilâhi kaynak sana açık olur. Esrar perdeleri senin için açılır. Sana her şey ayan ve her gizli beyan olur...
Kavuştuğun kaynak kurumaz. Kavuştuğun manevi zenginlik sonsuz olur. Her yandan salınan sana gelir. Ani bir duraklama olursa; sakın sana bir şey gelmez diye üzülme... Bu hale eremezsin diye mahsun olma! Bekle, sabırlı ol...
Altın sikkelerini bilmez misin? Her yerde dolaşır, her keseye girer... Ama sonu n’olur? Bir kere altını düşün, parça parça herkeste boldur. Bir gün bakkalda görülür, bir gün kasapta. Daha sonra manavda ve attarda, dabakta, süsçüde ve her çeşit altın işi yapanlarda bulursun. Bazen adi işlerde de kullanılır. Nihayet bir dirayetli sultan sayesinde o kötü ellerden alınır, kaplarda eritilir, haddelerden geçer, inceltilir süs yapılır. Sultanlara bezek, padişahlara taç olur. İşte o çeşitli ellerde gezdi, sonsuz zahmet çekti ve nihayet ereceğine erdi...
Allh’a inan! En faydalı işleri sana O yapar. O’na güven, en güzel yola seni O sevk eder. Yalnız O’nu sev ve bağlan... Bir gün en yüksek dereceye erersin ve en ulvi mertebeye kavuşursun.
Kapılar açılır. Sandık kilitleri sökülür. Her gün yeni yeni alemlerin kapıları sana açılır.
Süs olan altınlar her yerde aranır. Yıllarca ellerde dönen altın şimdi padişahların başındadır. Ateşlerde yanan, türlü cefa çeken o altın şimdi padişaha taç, sultana süstür.
Ey iman sahibi, kadere inan ve onun çeşmesi önünde dur. Herhalde kazalara rıza göster. Ancak bu yolda Hakkı bulursun ve bu uğurda çalıştığın müddet Hak’ka kavuşursun... Dünyada çeşitli ilimlere erersin, öbür alemin ufukları sana açık olur.
Bu alemden göç edince, başyardımcın Hak; şefaatcın nebiler, arkadaşların salihler ve doğrular olur...
Sabırla bekle... Aceleci olma... razı ol, Hak’kı itham altına alma. Ümitli ol, ancak böylelikle ilâhi af ve keremin serinliğini ruhunda duyar ve Hak’kın ikramına nail olursun.
Fütûh ul-Gayb