Muridan
Kazasker Mustafa İzzet Efendi (1801-1876) ve Ayasofya

Kazasker Mustafa İzzet Efendi (1801-1876) ve Ayasofya

Ayasofya’daki kubbe kitâbeleriyle tarihe damgasını vuran Kazasker Mustafa İzzet Efendiyi tanıyalım.

İzzet Efendi, Tosya’da Destanağazâde Mustafa Ağa’nın oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Babasını daha küçük bir yaşta iken kaybetmişti. Annesi de oğlunun tahsîlini düşünerek onu pâyitahta, yani İstanbul’a göndermiştir.

Burada Fâtih Başkurşunlu Medresesi’nde tedrîse başladı. Aynı zamanda musikî ile iştigal etti.  Kömürcüzâde Hâfız’dan1 dînî ve lâ-dînî eserler meşketti.

13 yaşındayken bir cuma namazı esnâsında okuduğu naat2 ile pâdişâhın (II. Mahmud) dikkatini çekti ve Enderûn’a alınması fermân buyruldu.

Üç sene Silâhdâr Gâzi Ahmed Paşazâde Ali Paşa’nın dâiresinde terbiye edildi ve bilgisini arttırması sağlandı. Burada yazı öğrenmeye başladı.

Her bakımdan kâbiliyetli bu delikanlı sonra da Galata Sarayı’na nakledildi ve burada da üç sene öğrenim gördükten sonra Enderûn’a alındı. Uzun zaman ney üfledi ve hânendelik yaptı.

Hamîdiye Evkâfı Kaymakamı Çömez Mustafa Vâsıf Efendi’den sülüs ve nesih, Yesârizâde Mustafa İzzet Efendi’den ta‘lik meşk ederek icâzet aldı.

Mûsikîde hüner sâhibi ve meclislerin aranan hânendesi idi. Fakat asker olup o vâdide ilerlemek istediği için bu hâlden pek hoşnut olduğu söylenemezdi. Nihâyetinde pâdişâhtan hacca gitmek için izin istedi. Bu müsaadeyi alınca pâdişâhın yakınlarından Nakşibendî Şeyhi Kayserili Şeyh Ali Efendi ile beraber Hicaz’a gitti. Burada Nakşibendîliğe girdiği vâkîdir.3

Hicaz’da 7 ay kadar durduktan sonra İstanbul’a döndü. Fakat kendini sırlayarak bir Özbek dervişi kılığında gezmeye başladı. Bir terâvih namazında pâdişâh tarafından sesi tanındı ve hiddetlenmesine sebep verdi. Çünkü pâdişâh kendisinin bizzât himâyesinde bulunan İzzet Efendi’nin bu hareketinden rahatsız oldu. Ona sürgün cezâsı vermesine rağmen etrafındakilerin ricâsı ile bu cezâsını kaldırdı ve tekrar saraydaki saz-sohbet meclislerine devamı emredildi.

Sultan II. Mahmud ölünceye kadar Kazasker Mustafa İzzet Efendi saraya devam etti. Burada devrin ileri gelen mûsikîşinaslarıyla bir arada meşkler yapılır, devletin üst düzey sanat ve marifet erbâbı bu meclislerde toplanırdı.

Sultan Abdülmecîd tahta çıktığı zaman, Mustafa İzzet Efendi pâdişâhtan Eyüb Sultân Camîi hatipliğini istedi. Bu vazîfe kendisine Lâ’li Camii Evkaf Kaymakamlığı ile beraber verildi ve bir Cuma namazı esnâsında verdiği hutbe pâdişâhın iltifâtına mazhar olduğu için “İkinci İmamlığa” terfi etti. (1845)

Muhtelif senelerde Selânik, Mekke, İstanbul Kadılığı ve 1849’da Anadolu Kazaskerliği verildi. O sene baş imam oldu. Akabinde de Rumeli Kazaskerliği pâyesi tevcîh edildi.

Bir sene sonra da şehzâdelerin yazı hocası oldu. Nihâyet Reisü’l-Ulemâ, Nakîbü’l-Eşrâf ve Meclis-i Vükelâ azası olmak derecelerine kadar yükseldi.

1876’da irtihâl-i dârı bekâ eyleyen Kazasker Mustafa İzzet Efendi Tophâne’deki Âsitâne-i Kâdiriyye (Kâdirîhâne) hazîresine defnedildi. Yazı kalitesi bakımından bir şâheser olan mezar taşını ise talebesi Muhsinzâde Abdullah yazmıştır ve ‘min telâmizihî / öğrencilerinden’ diye imzalamıştır.4

Kazasker Mustafa İzzet Efendi birçok yönüyle çok büyük bir şahsiyet olmasına karşın, hattatlığı mukâyese kabul etmeyecekler arasındadır. İslâm tarihinin en büyük hattatlarından biri olan İzzet Efendi, Ayasofya’daki kubbe kitâbeleriyle tarihe damgasını vurmuştur.

Eteklerine bile erişilemeyen bir zirve mâhiyeti gösteren birçok yazı ve kitâbe kaleme almış, birçok eseri de günümüze ulaşmıştır.

Kazasker Mustafa İzzet Efendi bilindiği kadarıyla on bir Kur’ân-ı Kerîm, bir o kadar Delâil, otuzdan fazla En’am, iki yüzden fazla Hilye-i Şerîf, pek çok kıt’a ve murakka yazmıştır.

Eserleri Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi ve Türk-İslâm Sanatları Müzesi başta olmak üzere birçok müzede teşhîr edilmektedir. Birçok özel koleksiyonda da eserleri mevcuttur.

Kazasker’in hiç şüphesiz en mühim asârı talebeleridir. Yetiştirdiği hattatlar devirlerinin devleri olmuşlardır. Muhsinzâde Abdullah Efendi, Derviş Vahdetî, Abdullah Zühtü, Burdurlu Hâfız Osman, Mehmet Hilmi, İlmî Efendi ve Şefîk Beyler bunların en başlıcalarıdır.

Özellikle Şefik Bey çok büyük bir hattattır.

Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin musikîşinaslığı ile alâkalı yukarıda birçok değinide bulunduk. Fakat şunu da söylemeden geçmemek lâzım ki İzzet Efendi aynı zamanda önemli bir bestekârdır. Elimizde bulunan eserleri bunu ispatlar mâhiyettedir.

Hüzzam makâmında bestelediği durak, Evc, Segâh ve Bestenigâr makâmındaki şarkıları ve Hüzzam yürük semâisi5 bunlardan sadece birkaçıdır.

 

 

1. Mühim bir bestekâr ve devrinin ileri gelen mûsikîşinâslarındandır. ‘Aldım Hayâl-i Perçemin’ güfteli Hüzzam Bestesi meşhûrdur.

2. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) için okunan manzûm bestelenmiş fakat serbest formda İcrâ edilen mûsikî eseri.

3. Böyle bir şey vukû bulmuş ise de kabrinin Kâdirihâne Hazîresi’nde olması ve kabir taşı üzerindeki mâlumatlar onun Kâdirî olduğunu göstermektedir. Fakat aynı zamanda Nakşibendîye tarîkatine intisâbı da mezar taşından anlaşılıyor.

           4. Hüve’l-Hayyü’l-Kadîm

Nakîbü’l-eşrâf ve Reîsü’l-ulemâ ve’l-hattâtîn

Cenâb-ı Pîr İsmâil-i Rûmî kaddesallâhu sirruhu evlâdından

Ve Muhammed Cân Hazretleri hulefâsından İmâm-ı Evvel-i

Cenâb-ı Tâc-dârî ve dört def’a Rumeli

Sadâreti ve Meclis-i Vâlâ azâlığı menâsıbı

Ve Meclis-i Hâss-ı Vükelâ’ya me’mûr iken ‘âzim-i

Tekye-gâh-ı bekâ olan ser-efrâz-ı erbâb-ı fezâ’il

Ve kemâlâtdan ve Tarîk-i Nakşibendiyye küberâsından

Câmi‘ü’r-riyâsât Es-seyyid El-hâcc Mustafa

İzzet Efendi kuddise sirruhu hazretlerinin kabr-i münevverleridir

                   5. ‘Kaddin görüp âdem nice dâmânına düşmez’

Top