Muridan
Kimlik Arayışları

Kimlik Arayışları

Biz neyiz, kimiz, kim olmalıyız? Biz her şeyden evvel, Allah’ın kuluyuz. Muhammed Mustafa (s.a.s) Efendimizin şerefli ümmetinin bir ferdiyiz. Bizim özümüz budur, sıfatımız ise ; aşktır, samimiyettir, ihlastır, rızadır, sabırdır, edebdir, teslimiyettir, ahlak-ı hamîdedir, kanaattir, tevazûdur… Allah (c.c); Süleyman (a.s)’a saltanat ve büyük bir ihtişam verdi. O hazret bununla ne yaptı, şükredip kulluğa devam edip insanları bu vesileyle Hakk’a davet etti. Bununla da aziz oldu. Peki Firavuna ne oldu. O zelil bedbaht kişi kendisine verilen saltanattan başı dönerek kendini ‘haşa’ ilah sandı ve sonunda: “Ene Rabbikümül âla” “Ben Sizin en yüce Rabbinizim” dedi. Ve zelil oldu. O bunların kendisine bir imtihan olarak verilebilmiş olduğunu göz ardı etti. Hz.Mûsa (a.s) ‘ın uyarılarını dikkate almadı hatta kendisi için zararlı bildi, halkı iman etmemeleri için kışkırttı,”O sihirbazdır “dedi. Olmadı öldürmeye kalktı. Fakat gerçekte yok olan kendisi oldu. Bunlar olmuş vâkıalardır. Kur’an’da bizlere haber verilmiştir.

 

Bir diğer örnekte Karun isminde bir kişi.  Kârun zahiri olarak büyük bir mevkii ve zenginliğe sahib kılınmıştı. Öyle ki, rivayete göre sadece hazinelerinin anahtarlarını 70 deve taşırdı. Fakat o kibirli zelil kişi dedi ki: “Bu (hazineler) bana ancak bende ki bir ilimden dolayı verilmiştir.” Ve bu sözüyle birlikte o malın mülkün hakkını vermedi, sonunda Aziz ve Celil Allah (c.c); Kârunu hazineleriyle birlikte yerin dibine batırdı…Hâlâ izi bulunamamıştır. Zengin kimdir, zenginlik veren kimdir? Allah’tır (Celle celâlehu). Ama bunu görememişler ne fayda. Kişinin bedbahtlığının ve zararda oluşunun en büyük alametlerinden birisi kendisine yapılan nasihate kulaklarını tıkamasıdır. Kur’an ifadesiyle;  kulak mühürlenir  hakikatı duymaz, göz mühürlenir hakikatı görmez. Kalb mühürlenir doğruyu eğriyi ayırt etmez. Neûzübillah. 

Kureyş kafirlerinin iman etmemesi nedendir? Çünkü mevkii, mal mülk ve saltanatları, itibarları vardı. Efendimizin (s.a.s) davetine kendilerini kapattılar. Hatta dediler ki: “Bu  vazife verilecekse bile bize verilmeliydi, biz daha layığız, zenginiz itibarlıyız, Ebû  Talib’in yetimine verilmesini kabul edemiyoruz” Sözlerinin özü özeti buraya çıkıyordu. Halbuki mana zenginliği mala mülke itibara , şuna buna bakmaz…Allah (c.c) kime dilerse ona verir. İsterse o kişi dağda çoban, isterse okulda hademe,isterse inşaatta amele yada hamal olsun fark etmez verir.

Bir Mürşide; bir garib çoban derviş olmuş. Birkaç sene içinde Mürşid o çobanı tasavvufta kemale erdirip hilafet vermiş. Bu Mürşid-i Kamilin birde 20 yıllık dervişi varmış. Demiş ki:”Efendim; bu dervişiniz 20 senedir Size intisablıyım ama Siz bu şu çobana himmet buyurdunuz , bize değil, nedendir?” Mürşid-i Kâmil tebessüm ederek: “ Evladım; 20 senedir biiznillah; kibrini kırdım riyân çıktı, riyânı yok ettim ucbun çıktı, ucbun bitti, hasedin çıktı, çıktı da çıktı, halbuki bu çoban yok ol dedim yok oldu gitti, her şeyden geçti,bir şey olmayı da beklemedi. Bize sırf  Hakk (c.c) rızası için hizmet etti, sen ise bakıyorum ki hala 20 senenin davasını güdersin, ne olmayı beklerdin , neyleyelim nasib meselesi…”

Yüzlerce yıldır bu devranda sayısız makam ve mevki sahibleri gelip geçmiştir. Bugün hiçbirini hatırlayan yok. Ama bir tekkede kendi halinde Allah’ı zikreden bir Aziz Mahmud Hüdai (k.s), bir Hacı Bayram-ı Velî (k.s), bir Yûnus Emre (k.s), bir Mevlânâ (k.s) unutulmuyor ve onlar gönüllere taht kurmuşlardır. Bunun sebebi nedir? Bu Zâtlar “Biz dervişlik yapalım da halk bizden bahsetsin, bizi konuşsun, elimizi öpsün” dememiş ve bu niyetle bu yollara girmemişlerdir. Onlar; samimi bir şekilde gerçek amaçları olan kul olma yolunda çalışmışlar ve Hakk’ı her şeyden; maldan, mülkten, mevkiden üstün tutmuşlar, Hakk Teâlâ (c.c) Hz.leri’de onları en üstlere çıkarmıştır. Zaten; Alimlerde , Ariflerde, Evliyalarda  “Bize “Alim” ,”Arif” “Evliya” desinler” diye gayret göstermemişlerdir. Öyle deselerdi böyle olmazlardı. Bu derece yükselmezlerdi. Onlar her an Hakk’ı isbat ve kendi benliklerini nefy etmişlerdir. Bunu anlamayanlar ise işin kıyl-ü kâlinde kalmışlardır.

 

Allah (c.c) Hz.leri bizleri gerçek amacı doğrultusunda çalışıp , hakkıyla kul olma yolunda ilerleyenlerden eylesin. (ÂMİN)

 

VesSelam veddua...

 

MÜRİDAN

Top