Muridan
Sünnet'in Önemi

Sünnet'in Önemi

Muhakkak ki hiçbir ilahi din, peşin hüküm vermek suretiyle ne erkeklere ne de kadınlara karşı bir tavır almamıştır. Kıyamete kadar Allah (c.c.) katında makbul din İslâm’ın ise böyle ters bir hükmünün olması düşünülemez. Kur’ân-ı Kerim’in emirleri var, yasakları var. İnsanları en iyiye, en güzele doğru yönlendiren buyrukları mevcut. Bu dinin bize getiricisi son Peygamber (s.a.s.) de hevâsından konuşmadığına göre; O’nun fem-i saadetlerinden (mübarek ağzından) dökülen sözlerde de bir yanlışlık söz konusu olamaz. Kur’ân, Cenâb-ı Allah’ın kelamı, hadisler Hz. Peygamberin ağızlarından çıkan sözler. Mana, Cenâb-ı Allah (c.c.)’a ait olup da sözler peygambere ait ise, buna da “Kutsi Hadis” denilir. Ayrıca sünnetin; kavlî, fiili ve takrirî sünnet olarak ayrıldığı bilinmektedir.

Zaman zaman Kur’ân-ı Kerim’de ve hadislerde hatalar arayanlara rastlamak mümkündür. Bunlar yanılıyorlar, doğru yapmıyorlar. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’in İslâm’ın ilk devirlerinde, “Benden Kur’ân’dan başkasını yazmayınız” emri mevcut idi. Daha sonraları “Yazınız, buradan (parmağıyla ağzını işaret ederek) hak sözden başkası çıkmaz” buyurarak hadislerin yazılmasına müsaade etmiştir. Böylece hadis-i şerifler hafızalara nakşedilmiş, yazılmış ve daha sonraki nesillere aktarılmıştır. Bu hadisleri nakleden sahabîler, tabiînler, etbau’t-tabiînler şu tehdidin ne manaya geldiğini gayet iyi biliyorlardı, Bana bile bile yalan söz isnad eden kişi, cehennemdeki yerini hazırlasın.”  Şu tebşirâtı (müjdeyi) da gayet iyi anlıyorlardı, Söz duyup da duyduğu gibi nakledenin Allah (c.c.) yüzünü ağartsın.”

Bu titizlik ve anlayış içinde onun mübarek sözleri bize kadar ulaştı. Hadisleri toplayanlar, ravileri içinden iyice tetkik etmişler, O’nun sözü olmadan, bir kelamın O’nun sözü imiş gibi bizlere kadar gelmesini engellemişler ve bunun önüne büyük bir set çekmişlerdir. Hadisleri ehad, mütevâtir, hasen ve zayıf gibi kısımlara ayırmışlardır. Bunun yanında uydurma olanları da bunlar hadis değildir, mevzuattan (iftira sözlerden)dır, uydurma kelamdır, bunların hiçbir değeri ve ehemmiyeti yoktur, onları düşmanlık için, dini tahrib maksadıyla veya başka sebeplerle yapanların cehenneme kadar yolları vardır, o kişiler cehennemdeki yerlerini hazırlasınlar”, ikazını yapmışlardır.

Nasıl oluyor da Cenâb-ı Allah’ın deruhiminde olan, ağzından güller çıkan, hak sözden başkası dökülmeyen bir peygamberin mübarek hadisleri yeniden ayıklanıp, temizlenecekmiş! Cehaletin bu kadarı da olmaz. Yazıklar olsun! Biz dinimizi kimlerden alıyoruz?  Demek ki, aman sevgili din kardeşlerim çok dikkatli olalım. Yediğimiz içtiğimiz şeylere dikkat ediyoruz, bozuk gıdaları yemiyoruz, eğer yersek rahatsız oluruz, diyoruz ama dinimizi kimlerden aldığımıza niçin dikkat etmiyoruz. Veda hutbesinde “Size kadınlarınıza karşı hayrı tavsiye ederim” diyen bir peygamber, hiç onları aşağılayıcı sözler söyler mi? Cenneti anaların ayakları altına koymuş, evladına babanın bir hakkına karşı anneye üç hak vermiş bir din ve onun peygamberi nasıl kadınları hırpalar? Onları aşağılayabilir? Demek ki, “İş ehli olmayana verilince kıyameti bekle!” mucizesi tecelli ediyor.  Demek ki, kıyamete yakın ilim kaldırılacakmış, ilmin kaldırılması da kitapların kaybolması veya göklere çıkarılması değilmiş. İlim adamlarının Allah (c.c.) tarafından halkın içinden çekip alınması imiş. Âlim ortada kalmayınca, cahiller de âlim geçinen etiketli sözde âlim cahillere sorarlar. Zaten kendileri sapmış olan bu sözde âlimler, soran cahilleri de yanlış yönlendirip saptırırlar. Çürük dallara, çöpe atılmış sapık fikirlere tutunmayalım!

Diğer taraftan cennet ve cehennemden bahsederken bizleri uyarmak maksadıyla verdiği haberler vardır. Bu haberler, erkek-kadın bizi uyarmak içindir.  Cennetin ve cehennemin kendisine gösterildiği ve bunların çoğunun kimlerden teşkil ettiğini haber veren hadisler gibi ayrıca kadınların zayıf yaratıldıklarını onların ruh yapılarını belirten mübarek sözleri de vardır. Buradaki haberler uyarma, marufa yönlendirme, ümmetini koruma, kol kanat germe mahiyetindedir. Verilen müşahhas haberler içinde hemen her cins günahkârdır, kötü özlüdür, asidir anlamında mana çıkarılamaz. Böyle yanlış yorumlar yapılarak hadislerde kusur aranamaz. Bu çok yanlıştır.

Gelişigüzel, şu kesim incinir diye, ikaz ve tavsiye mahiyetinde olan hadisleri ayıklayalım mantığı ile yola çıkacak olursak, sadece hadisleri değil Kur’ân-ı Kerim’i dolayısıyla top yekün din-i mübin-i İslâm’ı tahrip ederiz. Buna da şimdiye kadar kimsenin gücü yetmemiştir, yetmeyecektir. Şu hadis-i şerife bakalım. Ebû Said el-Hudri (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: Dünya tatlıdır, yeşildir, yani cazibdir; Allah (c.c.) onu başkalarından alıp size verecek ve nasıl amel edeceğinize bakacaktır. Binaenaleyh dünyadan ve kadınlardan sakınınız. Zira Beni İsrail’de ilk fitne kadın yüzünden çıkmıştır.” (Hadisi, Müslim rivayet etmiştir.) Burada kadınlarla ilgili Benî İsrail’den verilen bir haberde onları aşağılamak yoktur. Tam aksine ümmete tesirli bir mesaj verilmiştir. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ama biz Kâfirun suresinin mealini vermekle bitirmede anlayanlara çok faydalı olacağını düşünüyoruz.

“Deki; ey inkârcılar! Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Benim taptığımada sizler tapmazsınız. Ben de sizin taptığınıza tapacak değilim. Benim taptığıma da sizler tapmıyorsunuz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır.”

       Sözlerin en güzeli Cenâb-ı Allah (c.c.)’ın kelamı, sonra da Peygamberimiz (a.s.)’in mübarek hadisleridir.

 Abdullah Demircioğlu

Top