Ashâbtan Câbir b. Abdullah (r.a) bir rüyasında; büyük ineklerin küçük inekleri sağdığını, hastaların sağları ziyaret ettiğini, kuru bir çay kenarında yemyeşil bahçeler bulunduğunu, minberde (hutbe okunan mekân) koca koca putlar durduğunu gördü. Bu, sıradan bir rüyaya benzemiyordu...
Peygamber Efendimiz, hicretin 6. Yılında gördüğü sâdık bir rüyaya istinaden, umre niyetiyle hazırlık yapmalarını ashabına tavsiye buyurdu. Bu buyruk, Medine’de büyük yankı bulmuş, heyecana yol açmıştı. ..
Ailesi tarafından kendisine “İsmâil” ismi verilmiş, şiirlerinde kullandığı “Hakkı” mahlasını diğer eserlerinde ismiyle birlikte kullandığından zamanla bu mahlas ismiyle bütünleşmiştir. İsmâil Hakkı Aydos’ta doğmuş olması sebebiyle “Aydosî”, Celvetiyye tarîkatına mensup olduğu için “Celvetî”, bir mü..
Büyük seferlerimizin birçoğunun zaferle sonuçlanmasında; askeri ve siyasi başarımızın yanı sıra, ozanlarımızın çabaları, erenlerimiz ve dervişlerimizin manevi fethi de kuşkusuz etkili olmuştur. Ordu sefere çıktığında askerlerin ruhlarını güçlendirmek için; dervişler ve ozanlar da sefere katılıyordu...
Murâkabenin hakîkati, Rakîb’i (murâkabe edeni) gözetmek ve himmetini tamamen ona çevirmektir. Başkasından ötürü herhangi bir işten sakınan bir kimseye ‘Filan adamı murâkabe edip onun tarafını gözetti’ denir. Bu murâkabeden gaye, kalbin bir durumudur. O durum, marifet çeşitlerinden birinin meyvesidir..
Câmi-i Kebîr'in batı duvarına asılan büyük levha diğerlerinden farklı özelliktedir. Buradaki yazıda Hz. İbrahim (a.s) ile büyük melekler Cebrail ve Mikail arasında geçen bir konuşma yazılıdır...
Adı Mehmed, lakâbı Muhyiddin, mahlâsı Üftâde olan Mehmed Muhyiddin Üftâde, 895/1490 yılında Bursa’da dünyaya gelmiştir. Babası çocuk yaşlarında iken Bursa’ya gelip Araplar Mahallesi’nde yerleşmiştir. Üftâde buradaki evlerinde dünyaya gelmiştir. “Üftâde daha ufak bir çocukken Muslihiddin Efendi adın..
Muhterem İhsan Efendi Oğlum, Cenâb-ı Hakk’ın selâmı, bereketi ve mağfireti üzerinize olsun. Oğulcuğum, mektubunuzu muhabbetle okudum. Mütehassis oldum (çok duygulandım). Şu çağlarınızda yanınızda olmayı istemiyor değilim, lâkin malum büyüklerinden dinlemişsindir; bize uzlet gözüktü. Hadd-i zâtında..
Bektaşi geleneğinin Yunus’u Hacı Bektaş diyarından Tabduk Emre Dergâhı’na göndermesi boşuna değildir. Zira Yunus’un eğitilmek üzere kendisine gönderildiği Tabduk Emre de Hacı Bektaş yolunun erenlerindendir. Çünkü Hacı Bektaş, o çağda ulu bir şeyh olarak bütün Anadolu erenlerinin bağlı bulunduğu e..
Hicri takvimin ilk ayı olan muharrem ayının İslam tarihinde önemli bir yeri vardır. Bu ayın onuncu gününe “Aşûra günü” denilmektedir. Sevgi Peygamberimiz (a.s) bu aya değer vermiş ve “Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç, Allah’ın değer verdiği ay olan muharrem ayında tutulan aşura orucudur.”[1..
Tarîkat kurucuları tarîkatı kurmak için ortaya çıkmamışlar, tarîkat kurdukları iddiasında da bulunmamışlardır. Tarîkat şeyhinin çevresinde toplanıp bir cemaat oluşturan mürîdler, şeyhin sülûk tarzını, tasavvufî hayatı yaşama şeklini, fikirlerini ve kanaatlarını benimsemişler, çoğu zaman şeyhlerine a..
Eserde, Peygamberimiz Efendimiz Hz. Muhammed Mustafâ sevgisinin millî tarihimizin en parlak sayfalarında hangi boyutlarda yer aldığı ve bu sevginin milletimizde meydana getirdiği aksiler diler getirilmektedir...
İbadetlerimiz de bize benzer. Onların da bir ruhu bir bedeni vardır. Onların da bir özü bir şekli vardır. Namazın farzlarından biri ayakta durmak biri de yere kapanmak, secde yapmaktır. Farz olan, bu hareketleri yapmaktır. Bu hareketleri yaparken dua okumak farz değildir. Fakat namazın bu şekillerde..
Konuşmalar'dan anlaşıldığına göre Şems, 642 hicret yılı Cemaziyelahır ayının yirmi altıncı günü Konya'ya gelmiştir. (M. 48). O Mevlânâ ile ilk buluşma hakkında Eflâkî'nin verdiği bilgi ile Molla Câmi'nin Nefahat-ül-üns'de ve bizzat Makalât metninin 56'ncı sahifesindeki Arapça pasajda biraz değişik b..
Kaynağı Kur’ân ve Sünnet olan tasavvuf cereyanı, bizzat Hz. Peygamber (s.a.) ve ashâbının hayâtında zühd, hadîslerinde ise ihsân olarak ifâdesini bulmuştur. Tasavvufun Hicrî XII. Âsır’dan itibaren de bugünkü manasıyla tarîkatlar şeklinde teşkilâtlanarak İslâm memleketlerinin her tarafına nüfûz ettiğ..
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber... Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?..