Kendi halinde bir tüccardı. Bir gün kumaşları gemiye yükledi. Endonezya'ya gitti, oraya yerleşti. İşini orada devam ettirdi. Kumaşları kaliteliydi. Tam da halkın aradığı cinsten... Kendisi de kanaat sahibi bir insandı. Kazancı az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi. Bir gün geç geldi iş yerine. Elema..
Büyük velîlerden. İsmi Muhammed bin Hafîf eş-Şîrâzî, künyesi Ebû Abdullah, lakabı İbn-i Hafîf'dir. Babası sultan idi. 889 (H.276) senesinde Şîrâz'da doğdu. 981 (H.371)'de Şîrâz'da vefât etti. İbn-i Hafîf, Ebû Tâlib Hazrec-i Bağdâdî'nin talebesiydi. Kettânî, Yûsuf bin Hüseyin er-Râzî, Ebü'l-Hüseyin M..
Mustafa Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri henüz Rüştiyeli iken eniştesi Hafız Nafiz Efendi onu Gümüşhanevi tekkesine götürür. Hacı Mustafa Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri ilk olarak buradaki postnişin (Zâfiranbolulu) Safranbolulu İsmail Necati Kaddesallahu Sırruh Hazretlerinden Naş..
Erzurum'un büyük velîsi İbrahim Hakkı (k.s.) hazretlerini çocukken İsmâil Fakîrullah (k.s.) hazretlerine teslim ederler. İyi bir terbiye alması için çocukluğunun mühim bir devresini Fakîrullah hazretlerinin yanında geçiren İbrahim Hakkı hazretleri, bir gün eline aldığı bir testiyle çeşmeye gider, do..
Hocamız sohbetinde Hz. İbrahim as. ın kıssasıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunuyor. Cenab-ı Allah´a olan yakınlığın, dostluğun nelere vesile olduğundan bahsediyor. Hakka yakınlığın O´nu zikirden, tesbih etmekten geçtiğini vuruguluyor...
Bir kuştan, ta yıldızlara kadar ve bir kelebekten tutun ta galaksilere kadar her şey, “kâinat kitabının” birer ayetidir. ..
İnandığı yüce değerler sebebiyle, müslümanın başkalarını taklide asla ihtiyacı yoktur. İnsan daima en doğru ve en güzel olana talip olmalıdır. Durum bu olduğuna göre, insanların en hayırlısı en faydalı olandır sözünü unutmadan, herkese mümkün olduğunca faydalı olmak insanî bir görevdir. İnsan zayıf..
Rasûlullâh (s.a.s.), Hicretin 8'inci yılı, Ramazan'ın 10'uncu Pazartesi günü 10 bin kişilik muazzam bir ordu ile Medine'den çıktı (1 Ocak 630). Yolda katılan birliklerle, ordunun sayısı daha sonra 12 bine yükselmişti. O gün Rasûlullâh (s.a.s.) ve ashâbı oruçluydu. Yola çıktıktan sonra oruçlarını boz..
Sûfi zâhidlerden Ebû Abdullah Muhammed b. Fazl Belhî, aslen Belhli olup Semerkand’da ikamet etmiştir. Belh’ten kovulunca Semerkand’a gelmiş ve orada vefat etmiştir. Ahmed b. Hadraveyh ona: “Elindeki fırsatı kaçıranlar kimlerdir ?”diye sormuş, o da şu cevabı vermişti: “Üç şey: İlim nasip olur, faka..
Karanın denize denizin karaya aşk ilan ettiği bu tepede, bastığı yerleri yeşerten Hızır aleyhisselamın ayak izleri var mı, yok mu? Neden olmasın? Allah’ın farklı bir bilgi ile donattığı bu kulun kaderin bir icracısı gibi dolaşırken... buralara da uğramaması için bir sebep var mı? Yok! Beykoz Yuşa ..
Bilesin ki, bütün eşya, ilâhî kuvvetle hareket eder ve aynı kuvvetle sükûnet bulur. Bir kula bunu anlamak nasib olursa, kullarda kuvvet bulmaktan istiğna duyar. Ve onları Hakk'ın kudretine ortak etmez. Ayrıca kullar da ondan rahat ederler. Çünkü yeryüzünde o, kimseyi ayıplamaz ve kimseden bir talep..
Ankaralı Gül Baba hakkında bütün Ankaralılarca bilinen tek hikâyeye “Ankara Evliyaları” isimli eserde yer verilmiştir: “Gül Baba’nın varlığı 24 yıl evveline kadar bilinmiyordu. 1961 yılında yol açma çalışmalarının sürdürüldüğü bir sırada, yol açma aracı greyder bıcaklarının belli bir noktada kalmas..
Semâ, “dinlemek, işitmek, kulak vermek, işitilen söz” anlamlarına geliyor. Terim olarak ise; musiki nağmelerini dinlemeye, dinlerken vecde gelip kendinden geçmeye, oynayıp raks etmeye, tasavvuf ehlinin cezbe haliyle ayakta zikretmesine deniyor. Mevleviliğin sembol zikri semada maksat ve niyet; ruh..
Abdest, bedeni temizlemek demektir. Istılahta, dinî ibâdetleri yapmak için, elleri dirseklerle beraber yıkamak, yüzü yıkamak, başın dörtte birini mesh etmek, ayakları topuklarla beraber yıkamaktan müteşekkil bir ameliyedir. Sûfîlere göre bu temizliğin (tahâret) zahirî yönünü teşkil eder. Bu en kolay..
Ashâbtan Câbir b. Abdullah (r.a) bir rüyasında; büyük ineklerin küçük inekleri sağdığını, hastaların sağları ziyaret ettiğini, kuru bir çay kenarında yemyeşil bahçeler bulunduğunu, minberde (hutbe okunan mekân) koca koca putlar durduğunu gördü. Bu, sıradan bir rüyaya benzemiyordu...
Ey kardeşim, bilmiş ol ki Allah Teâlâ insanı iki muhtelif şeyden yaratmıştır. Birincisi cisimdir ki bu zulmânî, kesif (katı, donuk, yoğunluğu bulunan), sonradan meydana gelen ve bozulmayla yüzyüze olan, organik ve kimyasal bileşiklerden oluşan ve de varlığının devamını haricî faktörler olmaksızın s..