Muridan
...Sende Hayat Bulur!

...Sende Hayat Bulur!

O, ödüle erişmek istiyordu. Ama bir insanın neye erişeceğini, Cenâb-ı Hak bilirdi. Bakalım Büreyde, “yüz deve” diye ısrar mı ede­cek?

 Hicret yolculuğunda; Hz. Peygamber (s.a.v.)’i, takip ederek yakalamak isteyen ve ba­şına konan ödüle kavuşmak isteyenlerden biri de 70-80 kişiyle birlikte at koşturan Büreyde b. Husayb el-Eslemî idi.

 O, ödüle erişmek istiyordu. Ama bir insanın neye erişeceğini, Cenâb-ı Hak bilirdi. Bakalım Büreyde, “yüz deve” diye ısrar mı ede­cek? Yoksa şehâdet getirerek Hakk’ın huzurunda secdeye mi vara­caktı?

 Büreyde ve adamları: “İşte avımızı yakaladık, ödülü biz hak edeceğiz” diye düşünüyorlardı. Kâinatın Efendisi, mürşidlerin sul­tanı Hz. Muhammed (s.a.v.) Hazretleri, hiçbir şey yokmuşçasına gayet sakin bir şekilde kafiledekilerle tanışıp konuşmaya başladı, onların Eslem kabilesinin Benû Sehm kolundan olduğunu öğrendi­ğinde Hz. Ebû Bekir’e:

 “İşimiz kolaylaştı, selâmete erdik...” buyurdu.

 Peygamberimiz, sözün bazı yerinde Hz. Ebû Bekir’i de sohbete katarak endişesizliğini hissettiriyordu. Sanki o, başına ödül konan kişi değildi ve 80 atlı da O’nu yakalamaya gelenler değildi! O’nun vakarı, tevazuu, tebliğdeki inceliği, haydutların yüreğini İslâm çiz­gisine doğru çekiyordu.

 Ve ödüle konmak için orada bulunan Büreyde, asıl maksadını unutmuş bulunuyordu. Böylesine sıcak bir hasbihalle alâka gösteren Efendimiz Hazretlerine: “Ya sen kimsin” diye sormaktan kendi­ni alamadı. Peygamberimiz de cevaben: “Ben Abdülmuttalib’in oğ­lu Abdullah’ın oğlu Muhammed’im ve Allah’ın Resûlüyüm” cevabını verdi ve hemen peşinden onu İslâm’a davet etti, ona İslâm’ı tanıttı.

 Vakti saati gelmiş, Büreyde’nin göğsü İslâm’a açılmıştı. O ve adamları, şehâdet getirerek müslüman oldular. “Femen yüridillâhü en yehdiyehû yeşrah sadrahû l’il-İslâm: Allah kimi doğru yola koy­mak isterse, O’nun kalbim, İslâmiyet’e açar.”(1)

 O gece yatsı namazını, Peygamberimiz yeni müslümanlarla be­raber kıldı.

 Herhalde; kalplerin en büyük ve en geniş biçimde değişikliğe uğramasının tarihteki en büyük örneklerinden biridir Büreyde’nin müslüman oluşu ve yakalamak istediği insanla beraber O’nun öğ­rettiği şekilde namaz kılışı! Ve Meryem Sûresinin baş tarafından bir kısmını Büreyde, o gece Peygamberimizden ezberlemiş bulunu­yordu.

 Lât, Menat, Hubel diyen adam, bir gecede: “Allah” diyor ve yü­ce Mevlâ’nın âyetlerini ezberliyordu, kul olmanın şuuruna eriyor, Hakk’ın huzurunda secdeye kapanıyordu.

 Sabah olmuş, gün ışımıştı. Kafilenin şu anda bulunduğu yer, Kuba yakınlarındaydı. Büreyde, Peygamberimizi orada kalabalık bir topluluğun, karşılamak üzere beklediğini öğrenince: “Ey Allah’­ın Resûlü, yanınızda bir de bayrak olması daha uygundur!” diyerek ve izin isteyerek sarığını çözüp mızrağının ucuna taktı Kuba’ya girinceye kadar Peygamberimizin yanında onu taşıyarak yürüdü. Böylece Büreyde Hazretleri: “İslâm’ın ilk sancaktarı” unvanını alı­yordu.(2)


(1) En’âm, 6/125. Olay için bk. İbn Sa’d, Tabakât, IV, 241 vd.

(2) İbn Sa’d, Tabakât, IV, 242. Büreyde (r.a.), Uhud savaşından sonra Medine’ye hicret etti. Hayatı boyunca: “Kabilesinin güçlük çıkarmadan müslümanlığa girmesinden dolayı” Cenâb-ı Hakk’a hamdederdi. Uhud’dan sonraki gazalara katıldı. Peygamberimizin vefatından sonra cihad gayesiyle Horasan tarafına gitmiş, H. 62/681-682 yılında Merv’de vefat etmiştir.

Top