Muridan
İsmail Rûmî Kadirî Âsitânesi - Mustafa ÖZDAMAR

İsmail Rûmî Kadirî Âsitânesi - Mustafa ÖZDAMAR

Dergâha vardığınızda ilk dikkatinizi çekecek levha, öğüt almak ya da vermek için başka lafa hacet bırakmayan bir çift zarif sözdür: “Edeb Yâ Hû…”

Tarikat kurucu pîrin türbesini içine alan tekkelere “pîr evi”, hazirelerinde tarikat büyüklerinin makberleri bulunan tekkelere ise âsitâne deniliyor.

 
Tophane Firûzağa Mahallesi Kadiriler Yokuşu’nda yer alan 503 ada 6 parsel sayılı İsmail Rumî Kadiriler Asitanesi bu özellikte bir dergâh.
 
Gönül pencereleri açık olan güzel insanların gayretleriyle hala davam eden devrân-ı mukabele günü, salı!
 
Şemseddin Sâmî Bey merhumun ”Kamus-ul Âlam”ında (C.2. s.950) “kibâr-ı meşâyîh-ı Kâdiriyyeden” olan İsmail Rumî Hazretleri, Tosya’da doğmuş ve Kastamonu’da tahsil yapmıştır. Daha sonra Abdulkâdir Geylânî Hazretlerinin davet-i maneviyyeleriyle Bağdat’a giderek “batınını dahî zahiri gibi kemâlât ile tezyin ve tenvir etmiş ve ba’de pîr-i sanî künyesiyle Anadolu ve Rumeli diyarına irşada memur” olmuştur.
 
 
Bu irşad memuriyeti sırasında 48 yerde 48 dergâh açtığı söyleniyor kaynaklarda.
 
En sonunda İstanbul’a gelerek Ayion Makaveen Kilisesinin harabelerini İslam’la şereflendirip sevindirerek günümüze kadar yaşatılan güzel dergâhını inşa ediyor. Şemseddin Sâmî Bey merhum’un ifadesiyle “birçok şehir ve kasabaları geşt ü güzâr ve kırk mahalde namlarına mensub tekyeler bina ve imar ittikten sonra, Dersaadet’e gelerek, Tophane’de (Kadirhane) dinmekle meşhur hankâhı inşa ve en evvel bu diyarda tarîkat-ı kadiriyye üzere irşad-ı ibâd” etmişlerdir.
 
“Sultan Ahmed” Cami-i şerifinin resm-i küşâdında Üsküdârî Aziz Mahmud Hüdâyî hıdmet-i hitabet ve tarîkat-ı Şemsiyye ricâlinden Abdulahad Nurî kürside icrây-ı va’z ü nasihat vazîfelerini ifa ittikleri gibi, sâhib-i terceme (İsmail Rumî) dahî tarîkat-ı kadiriyye üzere zikrullah icrâsını deruhte eylemişlerdi.”
 
Halen Hacı Pîrî Kadirîhâne Camii adıyla ibâdete açık olan bu güzelim mabedin yerinde vaktiyle Hacı Pîrînin (v. H.1040) bağları ve bostanları varmış. Hepsini Allah için bu dergâhın kurumlaşmasına adamış.
 
İstanbul’da devran-ı mukabeleye açık oldukları yılların özellik ve güzelliklerini koruyabilen beş-altı dergâhtan birisi İsmail Rumî Kadiriler Âsitânesi.
 
Boğazkesen Caddesi’nde yedi başlı ejder nefsinizle dövüşe, sevişe, kâh boğuşarak kâh barışarak, onu yedi kollu süreyyâ haline getirerek eğer sağ sâlim sağa döner de Kadiriler Yokuşu’nda iç ve dış ilişkiler ağınızın odağındaki kendinize ulaşabilirseniz; emmâre, levvâme, mülhime, mutmainne, râdiye, merdiye ve sâfiye mertebelerini andıran taş basamaklar sizi dergâhın harîmine götürür.
 
İlk dikkatinizi çekecek levha, öğüt almak ya da vermek için başka lafa hâcet bırakmayan bir çift zarif sözdür:
 
“Edeb Yâ Hû…”
 
Vitraylardan dökülen ışıkların şırıltılarıyla serinleyen medhal antre, cennetten akıp geliyormuş hissini veren bir iç çeşmeye açılıyor. Abdestiniz yoksa abdest alabilir ya da varsa tazeleyebilirsiniz.
 
İstanbul’un gece gündüz sürekli akan ve sayıları oldukça azalan cömert çeşmelerinden biri bu. Eskiden şarıl şarıl akardı, şimdilerde şırıl şırıl akıyor.
 
“Pîr-i sânî”İsmail Rumî Hazretleri, dergâhın önündeki nazirede, sonsuza doğmuşluğun âsûdeliği içinde.
 
 
Her mevsimde yeşil defneler ve yeşile serenat yapan bülbüller, buraya bir cennet dekoru vermişler.
 
Bu dergâhın içi de cıvıl cıvıl, dışı da… Her tarafı bahçe.
 
Gelin, dergâhın bir köşesine ilişelim de ”fudalây-ı mecâzibden”merhum Muhammed Abdullatîf b. el-Hâcc Feyzullah el-Ayvansarayî’nin tercemesine muvaffak oldukları Risâle-i Gavsıyye’yi okuyalım.
 
Abdulkadir Geylânî Hazretlerinin hacmi küçük ama muhteviyatı çok çok büyük olan bu risâlesi de, bu cıvıltılar arasında irdelenebilir belki de ancak.

Top