Muridan
Üveys el-Karânî’nin Zühdü

Üveys el-Karânî’nin Zühdü

. Useyr b. Câbir anlatıyor ve diyor ki: “Kûfe’de bir mecliste idik. Meclis dağılınca bir gurup insan orada kalıyordu. Aralarında öyle bir adam vardı ki onun gibi tatlı konuşan insan görmemiştim. Onu çok sevmiştim.

 2016. Arkadaşlarıma: ‘Bizimle oturan bu in­sanı tanıyor musunuz?’ diye sordum.  Birisi: ‘Evet, Üveys el Karanî’dir’ dedi. ‘Evini biliyor musunuz?’ dedim. ‘Evet’ dediler. Onu alıp evine gittim. Kendisine: ‘Neden aramıza hiç çıkmıyor­sun?’ diye sordum. ‘Aranıza çıkacak elbisem yoktur’ dedi —Arka­daşları bu hâlinden dolayı kendisiyle alay edip, ona eziyette bulu­nuyorlardı— ‘Bu kaftanımı al ve giy’ dedim. ‘Hayır, bunu yapma daha çok eziyet ederler’ dedi. Ben ısrar edince giyip topluluğun arasına çıktı. ‘Kaftanıyla aldatan adamı görüyor musunuz?’ diye laf attılar. Tekrar gelip çıkardı ve ‘Gördün mü?’ dedi.” (Râvi) Useyr sözlerine devamla: “Meclise gittim ve ‘Bu adamdan ne istiyorsu­nuz? Neden eziyet ediyorsunuz? Giyiniyor alay ediyorsunuz, çıplak kalıyor yine ediyorsunuz’ diyerek çok sert konuştum. Bir müddet sonra Küfe ehli bir heyet hâlinde Hz. Ömer’e gittiler. Aralarında Üveys el-Karanî ile alay edenlerden birisi de vardı. Hz. Ömer onla­ra: ‘Aranızda Karanî’lerden kimse var mı?’ diye sordu. Üveys ile alay eden adam: ‘Evet öyle birisi Kûfe’de aramızdadır’ der. Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle bir hâdise anlatır: ‘Rasûlullâh (s.a.s): Ye­mende Üveys adında birisi size gelecek, orada annesinden başka kimse kalmayacak, kendisinde alaca hastalığı vardı. Allah’a dua etti; bir dirhem miktarı hariç her tarafı düzeldi. Sizden her kim onunla karşılaşırsa ona söyleyin de sizin için istiğfar dilesin’ bu­yurmuştu’(1) Daha sonra bir gün bir adam çıkageldi. Kendisine: ‘Ne­relisin?’ dedim. ‘Yemenliyim’ dedi. İsmini sordum. Üveys olduğunu söyledi. ‘Yemen’de kimsen var mı? dedim. ‘Annem var’ dedi. ‘Peki sende alaca hastalığı var mıydı’ diye sordum. ‘Evet, daha önce var­dı’ diye cevap verdi. ‘Öyleyse benim için istiğfar dile’ dedim. Bana: ‘Benim gibiler mü’minlerin emirine mi istiğfar dileyecek!’ dedi. Sonra ben ısrar edince istiğfarda bulundu. Kendisine: ‘Benden ay­rılma’ dedim; fakat benden gizlendi. Sonra duydum ki size, Kûfe’ye gelmiş.” Bu haberi duyan adam: ‘Böyle birisi aramızda yok, onu ta­nımıyoruz’ der. Hz. Ömer: ‘Hayır aranızdadır’ deyince adam: ‘Aramızda Üveys adında birisi var. Sürekli onunla alay ediyoruz’ de­yince Hz. Ömer: ‘Ona yetiş ve [senin için istiğfar dilesin]’ der. Adam, Medine’den döner dönmez henüz ailesine varmadan Üveys’in yanma gider Üveys ona: ‘Bu hâlin nedir?’ diye sorar. Adam Hz. Ömer’in anlattıklarını kendisine nakleder ve ‘Benim için istiğ­far dile, ya Üveys’ der. Üveys Hz. Ömer’in anlattıklarını kimseye anlatmamak ve bir daha da alay etmemek şartıyla olur der. Ve is­tiğfarda bulunur.” Râvi Useyr der ki: “Bir gece gidip yanma girdim ve kendisine: ‘Kardeşim, bazen kayıp oluyorsun ve biz duymuyoruz’ dedim. Bana: ‘İnsanlardan çekmiyorum, herkes ameli ile baş başa kalacaktır’ dedi. Sonra yine gözden kayboldu ve gitti.”

 

 2017. Muhammed b. Vâsi’ in bildirdiğine göre Üveys el-Karanî namaz kılıp vazgeçen, sonra tekrar namaza kalkan bir adam görür ve ona bunun sebebini sorunca, şu cevabı alır: “Nama­za kalkıyorum, şeytan geliyor ve ‘Sen gösteriş yapıyorsun’ diyor. Vazgeçiyorum, oturuyorum. Bu sefer nefsim beni namaza teşvik ediyor, kalkıyorum” Üveys ona: “Sen tek başına kaldığında da aynı namazı kılıyor musun?” der. Adam: “Evet” cevabını verince “Öyley­se kalk namazını kıl, sen riyakâr değilsin” der.

 

 2018. Hasan Basrî, Hz. Peygamber’in (s.a.s) şöyle buyurduğu­nu haber verir: “Mudar veya Rebîa kabilesinden daha çok insan, peygamber olmayan birisinin şefaati ile ateşten çıkarılacaktır.”(2) Bunun Hz. Osman veyahut Üveys el-Karanî olduğunu rivayet ederlerdi.

 

 2019. Sa’sa’a b. Muâviye rivayet eder der ki: “Üveys b. Amir el-Karanî Karn kabilesine mensup olup tâbiîndendir. Aynı zaman­da Kûfe’lidir. Derisinde alaca hastalığı çıkmış Allah’a gidermesi için dua etmiş, O da gidermiştir. Ayrıca: ‘Allah’ım! Senin bu nimeti­ni bana hatırlatacak kadar küçük bir parça bırak’ demiş; vücudun­da bir parça izi de kalmıştır. Mescide çok bağlı birisiydi. Bir de am­casının oğlu vardı ki sultandan ayrılmazdı. Üveys’in de aleyhinde konuşurdu. Onu zenginlerle beraber görünce: ‘Bu onlardan bir şey koparmak istiyor’; fakirlerle görünce de: ‘Bu onları aldatmak isti­yor’ derdi. Fakat Üveys amcasının oğlunu hep hayırla yâd ederdi. Ona uğradığında da kendisinden dolayı günaha girmesin diye hâlini gizlerdi. Bir gün Kûfe’den bir heyet Hz. Ömer’in yanına gi­der. Aralarında Üveys’in amcasının oğlu da vardır. Hz. Ömer: ‘Siz Üveys el-Karanî’yi tanıyor musunuz?’ diye sorar. Amcasının oğlu ileri atılarak: ‘O benim amcamın oğludur; kötü bir insandır, sizin tanımanıza değer birisi değildir’ der. Hz. Ömer ona: ‘Sana yazıklar olsun sen helak olmuşsun. Ona gittiğinde selamımı söyle, ona söy­le, bana gelsin’ der. Amcasının oğlu Kûfe’ye döner dönmez sefer elbiselerini çıkarmadan doğru Üveys’e gider ve onu mescidde bulur.

 Ona: ‘Benim, için istiğfar dile amcamınoğlu’ der. Amcasının oğlu kendisine: ‘Allah sana da mağfiret etsin ey Üveys, mü’minlerin emiri sana selam söyledi ve seni yanına çağırıyor’ deyince: ‘Peki’ der ve doğru Medine’ye gider. Hz. Ömer’in huzuruna girince ona: ‘Sen Üveys b. Âmir el-Karanî misin?’ diye sorar. O da: ‘Evet’ der. Teki sende alaca hastalığı var mıydı? Sen şöyle şöyle dua ettin de şifa buldun mu?’ der. Üveys: ‘Sen bunu nereden biliyorsun, ey mü’minlerin emiri? Vallahi hiçbir beşer bunu bilmiyor’ deyince Hz. Ömer şu cevabı verir: ‘Resülullah (s.a.s) bize haber verdi ve dedi ki: “Tabiînden Üveys el-Karanî diye birisi çıkacak; alaca hastalığına yakalanacak; sonra dua edecek ve Allah giderecek. Fakat: ‘Allah’ım, cesedimde Senin nimetini hatırlatacak bir benek bulundur’ diyecek ve bir parça kalacaktır. Sizden kim ona ulaşırsa ondan kendisi için istiğfarda bulunmasını istesin.’ Hz. Ömer devamla: ‘Benim için istiğfarda bulun, yâ Üveys’ der. Üveys de: ‘Allah seni bağışlasın, ey müminlerin emiri’ der. Hz. Ömer: ‘Allah seni de ba­ğışlasın, yâ Üveys’ der. İşiten herkes Üveys’e koşarak kendileri için istiğfarda bulunmasını isterler. Bu gelenler çoğalınca ölünceye kadar ortalıktan kaybolur.”

 

 2020. Esbağ (İbn Zeyd)’m bildirdiğine göre Üveys’i Hz. Pey­gamberi (s.a.s) görmeye gelmekten alıkoyan şey annesine iyilik ve hürmetidir.

 

 2021. Hasan Basrî’den gelen bir rivayete göre, Hz. Peygam­ber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Rebî’a ve Mudar kabilesinden daha fazla kişi, ümmetimden birisinin şefaatiyle cennete girecektir.” Havşeb, Hasan’m bu kişi için Üveys el-Karanî olduğunu söylediği­ni nakleder. Kavilerden Ebû Bekr der ki: “Üveys’in kabilesinden birisine: ‘Bu adam hangi hasletiyle bu dereceye vâsıl oldu?’ diye sordum. Bana: ‘Bu Allah’ın bir fazlıdır dilediğine verir’ dedi.” Rivayete göre Üveys, Sicistan’da öldü ve yanında daha önce mev­cut olmayan kefenler bulundu.

 

 2022. Herim b. Hayyân el-Abdî der ki: “Üveys el-Karanî’yi görmek için Basra’dan Kûfe’ye gittim. Günlerce kaldım, onu gör­medim. Son derece sıcak bir günde öğle vakti Fırat’ın kenarına in­dim, bir de baktım. Bir adam, saçı sakalı karışmış çok garib görün­tüsü vardı. Üzerinde peştemal ve ridâ olmak üzere iki parça elbise vardı. ‘Acaba o mu, dedim?’ yanına vardım. Başına dikildim. Baktı ve ‘Rabbimizi teşbih ederiz. Onun va’di mutlaka yerine getirilir dedikten sonra: ‘Seni bana kim gönderdi?’ diye sordu. Ben de ‘Al­lah’ dedim. Sonra elimi uzattım. Her nedense kendisi elini verme­di. Ben ağlamaya başladım. Hâlimi görünce: ‘Ey Herim b. Hayyân, nasılsın kardeşim?’ dedi. Ben: ‘Allah haynnı versin, benim Herim b. Hayyân olduğumu nereden bildin? Oysa biz hiç görüşmedik’ de­dim. O: ‘Nefsim senin nefsini tanıyor’ dedi. Sonra elimden tutarak ağlamaya başladı. Ben de beraber ağladım. Sonra şöyle dedi: ‘Ey Herim b. Hayyân, baban Âdem (as) öldü, Nûh (as), Allah’ın dostu İbrahim (as), Mûsâ (as), hep öldüler. Ey Herim, Muhammed (s.a.s) de Öldü. Müslümanların halifesi Ebû Bekr ve dostum olan Ömer (ra) de öldü.’ Dedim ki: ‘Allah hayrını versin Ömer daha ölmedi.’ —Hz. Ömer’in hilâfetinin sonları idi— Dedi ki: ‘Eğer anlarsan ben de sen de ölüyüz. Ey Herem, baban Öldü; ya ateşte ya cennettedir.’ Daha sonra kendisine: ‘Rasûlullâh’tan (s.a.s) işittiğin bir hadis söy­le’ dedim. Bana: ‘Ben Rasûlullâh’tan bir şeyler işitmedim, fakat on­dan işitenden işittim’ dedi. ‘Öyleyse bu işittiklerini anlat’ dedim. Bana şöyle dedi: ‘Ben kendi nefsime yeni bir kapı açmak istemiyo­rum kadı, müfti ya da muhaddis olmak istemiyorum. Nefsimin ye­teri kadar meşgalesi vardır zaten.’ ‘Öyleyse Kur’andan birkaç âyet oku’ dedim. Şöyle dedi: ‘Rabbimin sözleri en doğru sözlerdir. En faziletli kelam Onun kelamıdır. En sağlam sözler O’nundur.’ Sonra eûzu besmele çekerek Duhan sûresinin ilk kırk iki âyetini okudu. Bitirir bitirmez de bir çığlık attı ve bayıldı. Ben öldü sandım. Son­ra uyandı ve ‘Ey kardeşim, ben zâten üzüntülüyüm. Tek başıma yaşamayı daha çok seviyorum. Bana bir şey sorma’ dedi. Ben: ‘Ba­na dua et’ dedim. Şöyle dua etti: ‘Allah’ım! Bu kardeşim Senin rızân için beni ziyaret ettiğini ve beni sevdiğini söylüyor; onun işlerini düzelt ve cennetine girdir.’ Sonra yola koyulduk. İkimiz de ağlıyor­duk. Ayrıldık rüyada hariç bir daha da görüşemedik.”

 

 2023. Muğîre’nin haber verdiğine göre Üveys el-Karanî elbi­selerini tasadduk etmiş ve çıplak kaldığı için Cumaya gidememiş­tir.

 

 2024. Abdullah b. Seleme der ki: “Hz. Ömer zamanında Azerbaycan’da savaşıyorduk. Yanımızda Üveys el-Karanî de vardı. Der­ken hastalandı ve çok geçmeden vefat etti. Bir yere indirdik. Bir de ne görelim. Kazılmış bir kabir, hazır su ve kokulu kefen. Yıkadık, kefenledik ve namazını kıldıktan sonra defnettik. Daha sonra bazılarımız tekrar dönüp kabrini iyi tespit edelim de gelir istiğfar dile­riz dedik, döndüğümüzde kabri ne de izlerini yerinde bulamadık.”

 

 2025. Useyr b. Câbir şöyle demiştir: “Yemen’den heyetler gel­dikçe Hz. Ömer onlara: İçinizde Üveys b. Âmir el-Karanî var mı?’ diye sorardı. Nihayet birgün ona denk geldi. Ona: ‘Sen Üveys b. Âmir misin?’ dedi. O: ‘Evet’ karşılığını verdi. Ömer: Teki sen Murâd ve Karn kabilelerinden misin?’ dedi. O: ‘Evet’ cevabını ver­di. Ömer: ‘Sen hiç alaca hastalığına tutuldun da dirhem miktarı yer dışında şifâyâb oldun mu?’ diye sordu. O yine: ‘Evet’ dedi. Bu­nun üzerine Ömer: ‘Rasûlullâh’ın (s.a.s) şöyle dediğini işittim: “Size Yemen heyetleri içinde Murâd ve Karn kabilelerinden olan Üveys el-Karanî isminde biri gelecektir. Alaca hastalığına mübtelâ ol­muş; ancak dirhem miktarı yer dışında şifâyâb olmuştur. Kendisi­nin çok hürmet ettiği bir annesi vardır. Üveys bir konuda şöyle olacak diye dua etse Allah onu sözünde doğru çıkartır. Eğer ken­din için istiğfar diletebilirsen bunu yap.(3) Hz. Ömer devamla: ‘Bi­zim için istiğfar dile’ dedi ve ona: ‘Ne tarafa gidiyorsun?’ diye sor­du. ‘Kûfe’ye’ cevabını verdi. Ömer: ‘Senin için Küfe valisine bir mektup yazayım mı?’ dedi. Üveys: ‘Halkın arasında olmayı tercih ederim’ karşılığını verdi.” (Ravi diyor ki:) “Ertesi sene, Kûfe’nin ile­ri gelenlerinden bir zat hacca geldi ve Ömer’le karşılaştı. Ömer ona Üveys’i sordu. Adam: Yoksul ve muhtaç bir vaziyette’ dedi. Ömer de ona Râsûlullâh’ın (s.a.s) yukarıda geçen sözlerini nakletti. Adam Kûfe’ye döner dönmez Üveys’in yanına gitti ve ‘Benim için istiğfar­da bulunur musun?’ dedi. Üveys: ‘Sen daha yeni hayırlı bir yolcu­luktan döndün, asıl sen benim için istiğfar dile’ dedi ve Ömer’le karşılaşıp karşılaşmadığını sordu. Adam, ‘Evet’ deyince onun için istiğfarda bulundu. İnsanlar durumu sezince yüzünü dönüp gitti.” (Ravi diyor ki:) “Üzerinde bürd denilen bir elbise vardı. Onu gören­ler: ‘Üveys bunu nereden bulmuş?’ diyorlardı.”

 

 2026. Atâ el-Horasânî’nin rivayet ettiğine göre, Üveys el-Karânî’nin yanında hacdan söz açılır. Kendisine: “Sen hacca gittin mi?” diye sorarlar, “Hayır” der. Sebebini sorduklarında, sükût eder. Orada bulunanlardan birisi: “Binek benden” der. Birisi de: “Masraf benden” der. Diğeri de: “Azık benden” der. Üveys de kabul eder ve böylece hacca gider.

 
 Ahmed b. Hanbel, Kitâbu'z-Zühd, VI. Bölüm
 
 (1) Müslim, Fedâil, 223, Hilye, 2/79; Cem‘u’l-Cevâmi‘, 6571; Mişkâlu’l-Mesâbîh, 6257.
 (2) Müsned, 5/366, 257 3/469, 470; İbn Mâce 4316; ed-Dârimî 2/328; el-Müstedrek 1/470; Mevâridu’z-Zem’ân, 2598; Buhârî, Târîhu’l-Kebîr 5/26.
 (3) Müslim, Kitâbu Fedâili’s-Sahâbe, Hadis no: 225.

Top