Muridan
Ölümün Üstünlükleri, İmam Suyûtî

Ölümün Üstünlükleri, İmam Suyûtî

Âlimler demişler ki; «Ölüm mahza yokluk değil. Sırf fena olmak değildir. O, ancak ruhun bedenden ilişkisinin kesilmesidir. Ölüm bir ayrılıştır. Ruh ile beden araşma giren bir perdedir. Ölüm bir değişmektir. Dünyadan ahirete göçmektir.» Ebu'ş-Şeyh (tefsirinde) ve Ebû Nuaym Bilal bin Sa'd'den riva­yet ettiklerine göre o, vaazında şöyle demiş: «Ey ebed ehli ve ey beka ehli, siz yokluk, fena için değil, ebedi kalmak için yaratıldınız. Siz bu dünya diyarından ahiret memleketine göçeceksiniz.» Ömer ibn-i Abdül-Aziz'den (radıyallahû anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: «Siz ancak ebed ve beka için yaratıldınız. Diğer bir diyara nakl olunuyorsunuz.»

 

 Abdullah bin Âmir’den (r.a) rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

“Müminin armağanı ölümdür.”

Deylemi, Firdevs'in Müsned'inde Câbir hadisinin aynısını rivayet etmiştir.                                                                    

Yine Deylemi, Hüseyn ibn Ali’den (r.a) rivayet et­tiğine göre, Rasûlullah (s.a.s):

“Ölüm mümin için bir güldestedir” buyurmuştur.           

Aişe'den (r.anhâ) rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.s):

“Ölüm ganimettir. Masiyet, musibettir. Fakr, rahatlıktır. Zengin­lik cezadır. Allah’tan bir hidayettir. Cehil, dalâlet ve sapıklık­tır. Zulüm, pişmanlıktır. Taat, göz nurudur. Allah korkusundan ağ­lamak, ateşten kurtulmaktır. Gülmek bedenin felaketidir. Günahtan tövbe eden günahsız gibidir” buyurmuştur.

Sahih bir senetle Mahmûd bin Lebid’den (r.a) rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

“İki şey var ki insanoğlu onlardan iğrenir. Ölümden İğrenir, hâlbuki onun için ölüm fitneden daha hayırlıdır. Malın azlığından iğ­renir, hâlbuki az malın muhasebesi daha azdır.” Beyhaki bu hadisi zayıf görmüştür.

Zür'ate bin Abdullah’tan (r.a) rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.s):

“İnsan, hayatı sever. Hâlbuki ölüm, onun nefsi için daha hayır­lıdır. İkincisi insan mal bolluğunu ister. Hâlbuki az malın muha­sebesi daha azdır.”

Şu hadis mürseldir. (Sened, tabiine kadar yükselmektedir.)

Şeyhân (Buhari ile Müslim) Ebu Katade’den (r.a) rivayet ettiklerine göre;

Rasûlullah’ın (s.a.s) yanından bir cenaze geçti. Rasûlullah (s.a.s):

“Bu müsterih veya müsterahun minh'tir.” buyurdu.

Bunun üzerine:

“Yâ Resûlallah, müsterih nedir, müsterah nedir?” dediler. Rasûlullah (s.a.s):

“Müsterih, mümin kuldur, dünyanın yorgunluk ve eziyetinden kurtulup Allah'ın rahmetine kavuşur, istirahat eder. Müsterahun minh ise günahkârdır ki memleket, insan, bitki ve hayvanlar ondan kur­tulup istirahat ederler” buyurdu.

İbn-i Ebi Şeybe Yezîd bin Ebû Zeyyad'dan rivayetine göre:

Ebî Cuhayfe’nin (r.a)  yanından bir cenaze geçti. Ebî Cuhayfe:

“O da kurtuldu, âlem de ondan kurtuldu” dedi.

İbn-i Mübarek ve Taberani Abdullah bin Amr bin Âs’tan (r.a) rivayet ettiklerine göre, Rasûlullah (s.a.s):

“Dünya müminin zindanıdır. Dünyadan ayrıldığı zaman zindandan kurtulur” buyurdu.

İbn-i Mübarek Abdullah bin Amr’dan (r.a) rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

“Dünya kâfirin cenneti, müminin zindanıdır. Ruhu alındığı za­man müminin misali, hapiste olup da açılıp yerde gezen adamın misali gibidir.”

İbn-i Ebi Şeybe “Musannef”inde Abdullah bin Âmir'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir;

“Dünya müminin zindanı, kâfirin cennetidir. Mümin öldüğü za­man yolu boşaltılır. İstediği gibi Cennette gezer.”

Ebû Nuaym, İbn-i Ömer’den (r.a) rivayet et­tiğine göre, Rasûlullah (s.a.s) Ebû Zer'e şöyle buyurdu:

“Yâ Ebâ Zer, Dünya müminin zindanıdır. Kabir, emniyetgâhıdır. Cennet onun karargâhıdır. Yâ Ebâ Zer, dünya kâfirin cennetidir. Kabir onun azabıdır. Cehennem onun dönüş yeridir.”

Nesâi, Taberanî, İbn-i Ebi'd-Dünya, Ubâde bin Sâmit’ten (r.a) rivayet ettiklerine göre, Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

“Ölüp de Allah katında hayır gören hiç bir nefis, dünyanın bü­tün nimetlerini ve içindekilerini almak üzere de olsa dönmek iste­mez. Şehid müstesna. O, Allah'ın bol sevabını gördüğünden dola­yı, dönüp bir daha öldürülmek ister” buyurdu.

İbn-i Ebi Şeybe, “Musannaf”inde Mervizi “Cenazeler” konusun­da ve İbn-i Ebi Dünya ve Beyhaki, İbn-i Mes'ud’dan (r.a) rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:

"Dünyanın duru halleri gitti. Kalan ancak bulanık hallerdir. Öyle ise ölüm müslüman için bir (kurtuluş) armağanıdır.”

Yine aynı zâtların İbn-i Mes'ud'dan (r.a) rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:

“Ne güzeldir hoşa gitmeyen o iki şey; ölüm ile fakirlik...”

İbn-i Ebî Şeybe ve Mervizi, Tavus’tan (rahmetullahi aleyhi) ri­vayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

“Kişinin dinini, ancak girdiği çukur korur.”

İbn-i Mübarek ve İbn-i Ebi Şeybe ve Mervizi"nin Rebi' bin Haysen'den rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:

“Müminin beklediği gaybi şeyler içinde, ölümden daha hayırlı hiç bir şey yoktur.”                                               

“Öğrendim ki; müminin ilk sevinç ve sürurü ölümdür. Bu sevinç onun ilahi ikram ve sevabı gördüğü içindir.”

İbn-i Mes'ûd'dan (r.a) rivayet edildiğine göre, şöy­le demiştir:

"Allah'a kavuşulmadan, mümin için rahat yoktur.”

Saîd bin Mansûr ve İbn-i Cerîr, Ebu’d-Derdâ’dan (r.a) rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:

“Hiçbir mümin yoktur ki ölüm onun için hayırlı olmasın, hiç bir kâfir de yoktur ki ölüm onun için hayırlı olmasın. Kim beni tasdik etmezse işte bu âyetleri okusun:

‘Allah katındaki şeyler iyiler için daha hayırlıdır.’[1]

‘Kâfirler zannetmesinler ki onlara verdiğimiz mühlet, onlar için hayırlıdır... Günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Ve onlar için aşağılayıcı bir azap vardır.” [2]

İbn-i Ebi Şeybe Musannef'inde, Abdurrezzak, Tefsirinde, Hâkim, Müstedrek'inde, Taberani ve Mervizi Cenazeler konusunda, İbn-i Mes'ûd'dan (r.a) rivayet ettiklerine göre, şöyle demiş­tir;

“İyi kötü hiç bir nefis yoktur ki ölüm onun için yaşamaktan daha hayırlı olmasın. Eğer hayırlı ise işte Allah, şöyle diyor:

'İyiler İçin Allah'ın katındaki daha hayırlıdır.' [3]

Eğer kötü ise yine Allah şöyle diyor.

'Kâfirler zannetmesin ki, onlara verdiğimiz mühlet, onlar için hayırlıdır. Günahları artsın diye mühlet veriyoruz.'  [4]

İbn-i Mübarek ve İmam-ı Ahmed Zühd'de Habban bin Ebî Çebele'den rivayet ettiklerine göre, Ebu'd-Derdâ (r.a) şöyle demiştir:

“Ölmek için doğuruyorsunuz, yıkılmak için yapıyorsunuz. Fâni şeylerle hırs gösterip, baki şeyleri bırakıyorsunuz.

Ne güzeldir hoşa gitmeyen o üç şey: Ölüm, fakr ye hastalık..."

İmam Ahmed, Zühd'te İbn-i Mes'ûd'dan (r.a) riva­yet ettiğine göre, şöyle demiştir:

“Ne güzeldir hoşa gitmeyen o üç şey  Ölüm, hastalık ve fakirlik.”

Ebû Dünya, Cafer el-Ahmed'den rivayet ettiğine göre, şöyle de­miştir:

“Kim ki ölümde ona hayır yoksa, hayatta da ona hayır yoktur.”

İbn-i Sa'd, Tabakat'ında, Beyhaki, Şuâb'da Ebu'd-Derdâ'dan riva­yet ettiklerine göre şöyle demiştir:

“Rabbime tevazu için fakirliği severim. O'na kavuşmak için ölü­mü severim ve günahlarıma keffâret olması için hastalığı severim.”

İbn-i Sa'd ve İbn-i Ebî Şeybe ve İmam-ı Ahmed Zühd'de Ebu’d-Derda'dan (r.a) rivayet ettiklerine göre, şöyle olmuş­tur:

Ona denilmiş ki; “Sevdiğin kişi için ne istersin?”

Demiş: “Ölümü.”

Demişler: “Eğer ölmezse ne istersin?”

Demiş: “Mal ve veledinin az olmasını isterim.”

İbn-i Ebî Şeybe, Ubâde bin Sâmit’den (r.a) rivâyet ettiğine göre şöyle demiştir:

“Dostum için istediğimiz, malının azlığı, ecelinin tacil edilmesi­dir.”

İmam-ı Ahmed, Zühd'te ve İbn-i Ebû Dünya Ebû Derda'dan ri­vayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:

“Hiç bir kardeşim İslâm'dan daha sevimli bir hediyeyi bana hediye etmemiştir. Ve onun ölümünden daha acayip bir hayır haberi (kulağıma) ilişmemiştir.”

Taberâni, Ebu Malik el-Eşari’den (r.a) rivayet etti­ğine göre şöyle demiştir:

Rasûlullah  (s.a.s):

“Yâ Rabbi senin elçin olduğuma inanan herkese ölümü sevdir” diye dua etti.

İmam- Ahmed'in rivayet ettiğine göre:

Ölüm meleği Hz. İbrahim’e (a.s), ruhunu almak için gelmiş. Hz. İbrahim ona:

“Yâ melekü’l-mevt! Hiç bir dost, dostunun ruhunu alır mı?” Bunun üzerine ölüm meleği Rabbine dönünce Allah ona şöyle demiş:

“İbrahim'e söyle: Hiç bir dost, dostuna kavuşmaktan çekinir mi?” Melek gelip bunu deyince, Hz. İbrahim (a.s):

“Hemen şimdi ruhumu al” demiştir.

İsfehâni Terğib'de, Enes’ten  (r.a) rivayet ettiğine göre Resûlulah (s.a.s)  ona şöyle buyurmuştur:   

“Eğer vasiyetimi dinlersen; senin için ölümden daha sevimli hiç bir şey olmasın.”

İbn-i Sa'd, Hasan’da (r.a) rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

Huzeyfe’ye (r.a) ölüm geldiğinde, şöyle dedi:

“Ayıkken gelen bir dosttur bu. Kahrolsun pişman olana. Allah'a sonsuz hamdler olsun ki beni fitneden önce götürdü.”

Sehl bin Abdullah da şöyle demiştir:

“Ancak üç kişi ölümü ister:

Biri, ölümden sonra, ne olduğunu bilmez.

İkincisi, Allah'ın takdîratından kaçmak ister.

Üçüncüsü de Allah'a kavuşmak ister, ona müştaktır.”

Hayyan bin el-Esved de şöyle demiş:

“Ölüm bir köprüdür, dostu Dost'a kavuşturur.”

Ebû Osman da:

“Allah'a kavuşma iştiyakının alâmeti, rahatta iken ölümü iste­mektir” demiş.

Bazıları da şöyle, demiştir:

“Allah'a müştak olanlar. Ölümün tatlılığını ölüm geldiğinde se­zerler. Çünkü onlara açılan kavuşma lezzeti, baldan daha tatlıdır.”

İbn-i Asâkir, Zünnûn-i Mısrî'den rivayet ettiğine göre, şöyle de­miştir:

“Şevk, makamların en yücesidir. Ve derecelerin en yükseğidir. Kul, bu makam ve dereceye yükseldiği zaman, Rabbine kavuşma iş­tiyakından ve görmesini istediğinden dolayı ölümün hızla gelmesini ister.”

Sahabe-i kiramdan İbn-i Ebi Utbe el-Hulani (r.a)'den riva­yet edildiğine göre, ona:

“Abdullah bin Abdilmelik, taundan (veba) kaçarak memleketi terk etti, denilmiş o da: “İnnâ lillâh ve innâ ileyhi raciûn” de­miş. Bunları işitecek kadar yaşayacağımı bilmiyordum. Kardeşleri­nizin (diğer sahabelerin) tuttuğu yolları size haber vereyim mi?

Birincisi, Allah'a kavuşmak, onlar için baldan daha tatlı idi. İkincisi, az çok hiç bir düşmandan korkmuyordular. Üçüncüsü, dünya ihtiyaçlarından korkmuyordular. Allah'ın rızıklarını vereceğine güven ve itimatları vardı.

Dördüncüsü, içlerinde veba hastalığı çıktığında Allah hükmünü yerine getirinceye kadar (oradan) çıkmıyorlardı.”

Ebû Nuaym, Hilye'de İbn-i Abdi Rabbihi'den rivayet ettiğine görev Mekhûl'e şöyle demiştir:

“Cenneti sever misiniz?” Mekhûl:

“Kim cenneti sevmez?” İbn-i Abdi Rabbihi:                                                          

“Öyle ise ölümü sev. Çünkü sen ölmeden Cenneti göremezsin..."

Abdurrahman bin Yezid bin Câbir'den rivayet edildiğine Abdullah bin Zekeriyya şöyle diyormuş:

"Eğer yüz sene Allah'ın taatinde yaşamak ile bugün veya bu saatte ölmek arasında, muhayyer bırakılsam, bugün ve bu saatte öl­meyi tercih ederdim... Allah'ın Resulüne ve sâlih kullarına kavuşma iştiyakından dolayı...”

Ebû Nuaym ve İbn-İ Asâkir, Tarih'inde, Ahmed bin Ebi’l-Havari’den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

“Ebû Abdullah en-Nebbaci'den işittim ki diyor:

Dünya yaratıldığından beri bütün nimetleriyle benim olmak şartıyla kıyamet gününde ondan hesaba çekileceğim halde dün­yada yaşamam ile, bu saatte ölmem arasında şayet muhayyer bıra­kılsam, ölmeyi tercih ederdim... Hiç istemez misin ki Efendine (c.c) kavuşasın...”                                                                                 

Enes’ten (r.a) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:      

Rasûlullah (s.a.s):

“Ölüm her müslümanın (günahı) için keffârettir” buyurdu.

İbn-i Arabi bu hadisi sahih görmüştür. Kurtubi' de şöyle demiş:

“Bu keffâret şundan dolayıdır: Meyyit ölümde, çok elem ve ağ­rılarla karşılaşır. Hâlbuki Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

“Diken batması veya daha ağır eziyet kendisine dokunan hiç bir müslüman yoktur ki o eziyetle Allah onun günahlarını silmesin. Di­ken batması böyle iken tutmalarından bir tutması (sekeratı) üç yüz kılıç darbesinden daha şiddetli olan ölümün nasıl keffaret olacağını sen düşün.”

İbn-i Mübarek, Zühd'de ve İbn-i Ebû Dünyâ Mesruk'dan rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

“Allah'ın azabından emin ve dünya eziyetlerinden kurtulmuş olarak kabirde yatan mümine gıpta ettiğim kadar hiç bir şeye gıpta etmedim.”

İbn-i Mübarek, Heysem bin Mâlik'ten rivayet ettiğine göre şöy­le demiştir:

“Eyfa bin Abedâni yanında konuşuyorduk. Ebû Adiyye el-Mezbûh da oradaydı. Allah’ın nimetlerini düşünüyordu. Dedi ki:

'İnsanların en fazla nimetdarı kimdir? Dediler:

Falan ve filandır.' Eyfa:

"Yâ Adiyye sen ne diyorsun?" dedi. Ebû Adiyye:                                                                  

'Ben size o falandan daha nimetdarını haber vereyim mi? işte Allah'ın azabından emin olmuş kabirdeki bir cesed ondan daha nimettardır' dedi.”

Muhârib bin Dessar'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:

“Hüseymete bana: 'Ölüm hoşuna gider mi?' dedi. Dedim:

"Hayır.” O:                                                                                           

“Nakıs eksik olmadıktan sonra, ölüm hoşuna gitmeyen hiç bir kimseyi bilmiyorum” dedi.

Abdullah bin Ahmed, “Zevaid-i Zühd”te şunu şu şekilde rivayet etmiştir

“Ölümün hoşuna gitmemesi, senin için büyük bir eksikliktir.”

İbn-i Mübarek, Ebû Abdurrahman'dan rivayet ettiğine göre; bir adam, Ebû A'ver es-Süllemi'nin meclisinde şöyle dedi:

“Vallahi, Allah benim için ölümden daha sevimli hiç bir şeyi yaratmamış.” Ebû A'ver:

“Eğer ben senin gibi olsaydım. Bu benim için bütün mor koyun­lardan daha iyi idi.” dedi.

İbn-i Ebi Dünya, Safvân bin Süleym'den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

“Ölümde, zorluk, sıkıntı varsa da, onunla mümin dünyanın şid­detli (fırtınalı) hallerinden kurtulur.”                                         

Muhammed bin Zeyyâd'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Bazı filozoflardan bilgi edindim ki, akıllı için ölüm, gafil âli­min hatasından daha kolaydır.”

Süfyan (r.a) 'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiş:

Eskiden deniliyordu ki: “Ölüm âbidlerin rahatıdır.”[5]     


  [1] Al-i İmran, 198

[2] Al-i İmran, 178

[3] Al-Imran, 198

[4] Al-İ İmran, 178

[5] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 31-42.

 

Top