Muridan
Şem´a Yanan Pervane Ol

Şem´a Yanan Pervane Ol

İşte yine o can yakan sual, o canım sevgiliden geldi: “Sen mi, yoksa ben mi?”

Âşıkları hayretlere düşürür bu soru. Yüreklere ateşler salar. Nice gözyaşları susturamaz bu ateşi. Nasihatler merhem olamaz. Öyle ya merhem-i azamdır zaten bu dert. Ona hangi ilaç derman olsun?

Nefislerden itirazlar yükselir hemen:

Neden ki bu sual? Bir kusurum mu oldu acep? Neden bu tercihi hep benden beklemektesin?

Hâlbuki ben senin yoluna revân olmuşum. Derdini derdim bilmişim. Gecemi gündüzüme katmışım. Fırsat buldukça sana vasıl olup ten gözümle, fırsat bulamazsam can gözümle hep sana, hep sana bakmışım. Dostlar meclisinde dilimle, ağyar meclisinde gönlümle hep seni, hep seni anmışım. Tenhalarda hep seni aramışım. Gözyaşlarım akıtmışım. 

Oysaki ne bir iltifat beklerdim, ne de bir teveccüh... Tek derdim kapında bulunmak ve senin rızan için beklemekti.

Kötü dallarım kesilsin istersin. Bu senin hakkındır. İyi dallarım da kesilsin istersin. Bu da senin hakkındır, çünkü daha iyisini vaad edersin. Ama topyekûn bu varlığımla derdin nedir?

Ey canım sevgilim! Şimdi sen beni var olmakla suçlamaktasın. Neden?

Nefislerin bu itirazlarına o can ruhtan cevaplar gelir:

Ey âşık! Ben dediğin bu iddiana ispatın nedir? Çürük bir temel üzere binanı inşa etmişsin. Tohumunun hakkı olmasa da büyümüş ve serpilmiş şu toprağın vefasından. Sen toprağın bu vefasını yoksa bir şımarık çocuk gibi kendi hakkın mı zannettin? Zan ile çıktığın bu yolda hiç mi delil aramadın? Bilmez misin ki her batıl eninde-sonunda yıkılmaya mahkûm hevâ mahsulü bir icattır.

Var sen sevgilinin yolunda ihlâsla yürü. Eğer senin bu iddian hak olsaydı, elbette Tur-i Sina sabitkadem dururdu.

Mademki "Kayyûm" olan Hakk'tır (c.c). O halde sendeki bu varlık telaşı da nedir? Mademki "Mâlik'ül-Mülk" odur (c.c). O halde sen neyin sahibi olabilirsin?

Zikir ile tutuştur kandilini. Varlığın bu kandilin yağı olsun. Neyin var zannetti isen emanettir onlar, sahibine veriver. 

Allah (c.c) bir kalp yarattı Âdemoğlunda, iki değil. Sığdıramazsın oraya hem kendini hem de o can sevgiliyi. Hızır ile düşmek istersen yola, bu itirazları bırak. Bak gelip-geçmekte bu kâfile. Kalır yolda yayan, bu demde uyuyan.

Şem'a yanan pervaneler gibi uç. Defineye malik viraneler gibi yıkıl. Divaneler gibi fikrini sevgiliye çaldır. Dağ eteklerindeki karlar gibi güneşlerde eri. Denizlerde semek olup sevgilinin ağlarına takıl.  Testiler gibi suyollarında kırıl. Dostlar gibi deryalara dal. 

Hak ormanlarında bir ağaç ol. Rüzgârlarla dans et. Arılar bal peteklerini doldursun çiçeklerinden. Âşıklar isimlerini kazısınlar üzerine. Çocuklar uçurtma yapsınlar dallarından.  Pervanelere yiyecek olsun yaprakların. Fakirlere yakacak olsun budakların. 

Varsın varın yağma olsun. Gönlüne hakikat nûru dolsun. Binler yalanın sahte sevinci, hakikatin bir zerresindeki hüzünle bile değişmeye değmez.

Hiçliğin semtlerinde ara sevgiliyi. Gönlü kırıklarla hemhâl ol. Gel sen de bir el atıver, dağların taşıyamadığı şu yüke. Alıkoymasın vazifenden seni, bu beyhude varlık yükün. Evvelin bir hiç idi, tıpkı ahirinde olacağın gibi… Şimdi dert etme sen bu demde hiç olacağım diye. Varını kaybedenlerin işidir üzülmek. Hiç sahip olamayanların değil.

zuhurdergisi

Top