Muridan
Ülfet ve Kardeşlik - İmam GAZALÎ

Ülfet ve Kardeşlik - İmam GAZALÎ

Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: “Allah’a yemin ederim! Eğer ben hiç bozmadan bütün gün oruçlu olsam, hiç uyumadan bütün geceyi ibadetle ihyâ edip, malımı her şeyden kısıp Allah yolunda infak etsem, öleceğim gün kalbimde Allah’a itaat edenlere karşı sevgi, Allah’a isyan edenlere karşı da buğz yoksa benim bütün yaptıklarımın zerre kadar faydası yoktur.” Fudayl b. Iyaz şöyle demiştir: ‘Sen Firdevs-i Âlâ da durup peygamberler, sıddikler, şehidler ve salihlerle beraber Allah’ın komşusu olmak mı istiyorsun? Acaba yaptığın hangi amelle bunu istiyorsun? Acaba bunun için hangi şehvetini terk ettin? Acaba yuttuğun hangi öfkenle bunu talep ediyorsun? Acaba kesilen hangi sıla-i rahmini yerine getirdin de bunu istiyorsun? Acaba kardeşinin hangi sürçmesini affettin de bunu istiyorsun? Acaba Allah için hangi yakınını kendinden uzaklaştırdın da veya Allah için hangi uzak insanı kendine yaklaştırdın da bunu istiyorsun?”

Ülfet güzel ahlâkın meyvesidir. Ayrılık ise kötü ahlâkın (acı) meyvesidir. O halde, güzel ahlâk, sevişme, anlaşma ve birleşmeyi gerektirir. Kötü ahlâkın bozuşma, itişme ve kakışmayı gerektirdiği gibi...

Ne zaman ki, kök güzel ise meyvesi de güzel ve tatlı olur. Güzel ahlâkın dindeki fazileti, gizli bir şey değildir. Allah Teâlâ’ın, Rasûlüne övgü olarak gösterdiği ahlâk, güzel ahlâktır.

Gerçekten sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin.” (Kalem/4)

 

Hz. Peygamber şöyle demiştir:

“İnsanların cennete girmelerine en fazla yardım eden şey, takvâ ve güzel ahlâktır.”(1)

 

Usame b. Şerik der ki: Hz. Peygamber’e;

“İnsanoğluna verilen şeylerin en hayırlısı nedir?” diye sorduğumda bana şöyle cevap verdi:

“Güzel ahlâk.”(2)

 

Yine Hz. Peygamber şöyle demiştir:

“Güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”(3)

“İnsanoğlunun terazisine konan en ağır şey güzel ahlâktır.”(4)

“Allah Teâlâ ateşe yedirmek için herhangi bir kişinin yaratılışını ve huylarını güzelleştirmiş değildir; yani böyle yarattığını ateşe yedirmez.”(5)

 

Hz. Peygamber bir keresinde Ebu Hureyre’ye:

“Ey Ebu Hureyre! Güzel ahlâka yapış ve ondan ayrılma!” buyurdu. Ebu Hureyre:

“Ey Allah’ın Rasûlü! Güzel ahlâk nedir?” diye sorduğunda da:

“Sen sıla-i rahmini kesen bir kimsenin sıla-i rahmini kesme. Sana zulmedeni affet. Seni mahrum edip vermeyene ver” diye cevap verdi.(6)

 

İyi ahlâkın meyvesinin ülfet ve vahşeti ortadan kaldırdığı gizli bir şey değildir. Kök güzel oldukça verdiği meyve de güzel olur. Nasıl böyle olmasın? Oysa ülfeti övmek hususunda hadîsler bile vârid olmuştur. Hele sevenlerin arasındaki bağ, takva, din ve Allah sevgisi olursa. Bu husus hakkında yeterli ve kanaat verici derecede ayetler, hadîsler ve eserler vârid olmuştur.

 

Ayetler

Allah Teâlâ ülfet nimetiyle halka büyük minnetini izhar ederek şöyle demiştir:

“Eğer yeryüzünde olanların hepsini verseydin yine de onların kalplerinin arasını birleştiremezdin. Fakat Allah Teâlâ on ların kalplerini birleştirdi.” (Enfâl, 63)

“Düşünün ki, cahiliyye devrinde birbirinize düşmanken o sizin kalpleriniz arasında ülfet ve sıcaklık meydana getirdi de onun nimeti sayesinde din kardeşleri oldunuz.” (Âl-i İmrân, 103)

 

Allah Teâlâ, ülfeti methettikten sonra ayrılığı kötüleyerek in sanları ondan sakındırmıştır:

“Hep birden Allah’ın dinine sımsıkı sarılın. Birbirinizden ayrılıp dağılmayın. Allah’ın üzerinizdeki (İslâm) nimetini düşünün ki, cahiliye devrinde birbirinize düşmanlarken o sizin kalpleriniz arasında ülfet (yakınlık) meydana getirdi de onun nimeti sayesinde din kardeşleri oldunuz. Hem siz ateşten bir çukurun tam kenarında bulunuyordunuz da Allah İslâm’ınız sebebiyle o ateşe düşmekten sizi kurtardı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki, doğru yola eresiniz. (Âl-i İmrân, 103)

 

Hadîsler

“Sizin bana (kıyamette) meclis bakımından en yakınınız, ahlâk bakımından en güzellerinizdir. O kimseler ki, yumuşak ahlâklıdırlar. Kendileriyle arkadaşlık yapan, kendilerinden istifade ettiği gibi, onlardan eziyet de görmez. Onlar öyle kimselerdir ki, dost olurlar ve dost edinirler.”(7)

“Mü’min bir kimse sever ve sevilir. Sevmeyen ve sevilmeyen bir kimsede ise hayır yoktur.”(8)
 

Diğer bir hadîste dinde tahakkuk eden kardeşliğin medh u senâsı şöyle yapılmaktadır:

“Allah bir kimseye hayır irade etmişse, ona salih bir dost nasip eder, O unuttuğu zaman salih dostu hatırlatır ve ikaz eder. Zikrettiği zaman yardımda bulunur.”(9)

“İki müslüman kardeş karşılaştıkları zaman onların misali tıpkı iki elin misaline benzer. O ellerin her biri diğerini yıkamaktadır. İki mü’min bir araya geldiğinde muhakkak ki, Allah Teâlâ her birine arkadaşından hayır nasip eder.”(10)

 

Hz. Peygamber (s.a) din yolundaki kardeşliği teşvik ederek şöyle demiştir:

“Herhangi bir kimse Allah yolunda bir kardeş edinirse Allah Teâlâ o kardeşliği edineni cennette bir derece yükseltir. Oysa o dereceye o başka bir ameliyle hiçbir zaman nail olamaz.”(11)

 

Ebu İdris Havlanî’nin Muaz b. Cebel’e:

“Ben Allah rızası için seni seviyorum” demesi üzerine Muaz ona şu cevabı vermiştir:

“Müjde sana! Ben Allah’ın Rasûlü’nden (s.a) şöyle dinlemiştim:

“Kıyamet gününde yüzleri ayın on dördü gibi pırıl pırıl parlayan birtakım insanlar için arşın etrafında kürsüler konur. O günde halk hesap dehşeti içindedir, onlar ise ürkmezler; halk korkar onlar ise korkmazlar. Onlar Allah Teâlâ’nın korkmayan ve üzülmeyen velî kullarıdır.”

Allah’ın Rasûlü’ne:

“Ey Allah’ın Rasûlü! Bunlar kimlerdir?” diye sorulunca, şöyle cevap verdi:

“Bunlar Allah yolunda sevişenlerdir.”(12)

 

Ebu Hureyre bu hadîsi şöyle rivayet eder:

“Arşın etrafında nurdan yapılmış minberler vardır. O minberlerin üzerinde elbiseleri nûr ve yüzleri nur olan bir kavim oturmaktadır. Bu oturanlar ne peygamber ve ne de şehiddirler. Fakat peygamberler de şehidler de onların haline gıpta ederler.” Allah’ın Rasûlü’ne

“Ya Rasûlallâh! Onların vasıflarını bize söyle!” denildi. Rasûlullâh da şöyle dedi:

“Onlar Allah yolunda sevilenler, Allah için bir arada oturanlar ve Allah için biri diğerini ziyaret edenlerdir.”(13)

 

“İki kimse Allah yolunda seviştikleri takdirde, arkadaşını en fazla seveni Allah daha fazla sever.”(14)

 

Deniliyor ki: Allah yolunda kardeş olan iki kişiden birisinin makamı diğerinin makamından daha yüksek olduğu zaman öbürü de onunla beraber onun makamına yükselir. Nasıl ki zürriyetler ebeveynlerine, aile efradının birisi diğerine iltihak ediyorsa, öylece mertebece eksik olan kardeş, mertebece yüksek olan kardeşe iltihak eder. Çünkü Allah yolunda elde edilen kardeşlik, doğum yoluyla gelenden az değildir. İşte Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Dünyada iman edenleri ve zürriyetleri de iman edip kendilerine uyanları (ahirette) zürriyetlerine kavuştururuz. Onları da baba ve dedeleri gibi cennete koyarız ve derecelerini yükseltiriz. Bununla beraber (baba ve dedelerinin) amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazancına bağlıdır.” (Tûr, 21)

 

Hz. Peygamber (s.a) de bir hadîsinde şöyle demiştir:

“Allah Teâlâ der ki: Benim muhabbetim benim için biri diğerini ziyaret edenlere hak oldu. Benim için sevişenlere muhabbetim hak oldu. Benim için birbirlerine hediye verenlere muhabbetim hak oldu ve yine muhabbetim, benim için yardımlaşanlara hak oldu.”(15)

 

“Allah Teâlâ kıyamet gününde şöyle der: Benim celâlim için sevişenler nerededirler? Bugün onları gölgemde (arşımın gölgesinde) gölgelendiririm. O gün öyle bir gün ki, gölgemden başka bir gölge o günde yoktur.”(16)

 

“Yedi sınıf insan vardır ki Allah onları (arşının) gölgesinden başka gölge bulunmadığı günde (arşının gölgesinde) gölgelendirir: 1. Adaletle hükmeden devlet başkanı 2. Allah’ın ibadetinde gelişen ve yetişen genç mü’min 3. Camiden çıktığı zaman camiye dönünceye kadar cami ile bağlı bulunan kimse 4. İki kişi ki Allah yolunda sevişirler. O sevgi üzerinde birleşir ve onun üzerinde ayrılırlar 5. O kişi ki, tenha bir yerde olduğu halde Allah’ı anar, gözlerinden yaşlar akar 6. O kişi ki, soylu soplu ve güzel bir kadın kendi sini zinaya davet ettiği halde ‘Ben Allah’tan korkuyorum’ diye karşılık verir 7. O kişi ki, bir sadaka verir, fakat sol eli sağ elinin infak ettiğini bilmeyecek kadar onu gizler.”(17)

 

“Bir kişi Allah yolunda başka bir kişiyi sevdiği için ve onunla bir araya gelip sohbet etmeyi arzuladığı için ziyaret ederse, arkasında bir melek kendisine şöyle seslenir: Sen güzel oldun! Senin adımların da güzeldir ve cennet de senin için güzel oldu.”(18)

 

Bir zat, Allah rızası için bir kardeşini ziyarete gitti. Allah Teâlâ o zatın yolunda bir meleği bekletti. Melek ona şöyle sordu:

“Nereye gidiyorsun?”

“Filân kardeşimi ziyaret etmek istiyorum.”

“Onun yanında bir ihtiyacın mı vardır?”

“Hayır!”

“Seninle onun arasında bir akrabalık mı vardır?

“Hayır!

“O, zamanında sana iyilik yaptığı için mi gidiyorsun?

“Hayır!

“Ya niçin gidiyorsun?

“Ben onu Allah için seviyorum da ondan gidiyorum.

“(Bil ki) Muhakkak Allah Teâlâ beni sana gönderdi ve sana haber veriyor ki; o adamı Allah için sevdiğin için Allah da seni seviyor ve senin için cenneti vâcib kılmıştır.”(19)

 

“İman kulpunun en kuvvetlisi, Allah yolunda sevgi ve Allah yolunda buğzdur.”(20)

İşte bunun için kişinin, Allah için buğzettiği ve edeceği düşmanlarının olması farzdır. Nitekim Allah için sevdiği dost ve kardeşlerinin olmasının farz olduğu gibi.

 

Rivayete göre Allah Teâlâ peygamberlerinden birine şöyle vahyetmiştir:

“Senin dünyadaki zabitliğin, rahat etmen için herkesten yüz çevirip bana yönelmen ise, benimle izzet bulduğun içindir. Fakat benim rızam için düşmanlarımı düşman, dostlarımı dost edindin mi?”

 

Hz. Peygamber şöyle demiştir:

“Ey Allah’ım! Beni herhangi bir fâcirin minneti altında bırakma ki, benden ona muhabbeti rızık olarak vermemiş olasın.”(21)

 

Rivayete göre, Allah Teâlâ kulu ve peygamberi Hz. İsa’ya şöyle vahyetmiştir:

“Eğer sen bana yer ve gök ehlinin ibadeti kadar ibadet etsen fakat o ibadetin içinde Allah yolunda sevmek ve Allah yolunda buğzetmek yoksa, o ibadetin seni hiçbir şeyden müstağni etmez.”

Hz. İsa şöyle demiştir:

“Allah’a günahkârlara buğzetmek suretiyle yaklaşınız. Allah’ın rızasını günahkârları kızdırmakta arayınız.”

Havariler Hz. İsa’ya ‘Ey Allah’ın emriyle gelen ruh! O halde biz kimlerle oturalım?’ diye sordular. Hz. İsa:

“Görünüşü size Allah’ı hatırlatan, konuşması amelinizi artıran, ameli sizi âhirete daha fazla iten bir kimse ile oturunuz” buyurdu.

 

Rivayete göre, Allah Teâlâ kulu ve peygamberi Mûsa’ya şöyle vahyetmiştir:

“Ey İmran’ın oğlu! Uyanık ol! Nefsin için arkadaş ara, fakat arkadaşın benim sevgim üzere sana yardımcı olamazsa, bil ki o senin düşmanındır.”

 

Rivayete göre, Allah Teâlâ kulu ve peygamberi Davud’a şöyle vahyetmiştir:

“Ey Dâvud! Ne oluyor ki, seni tek başına ve insanlardan ayrı kalmış görüyorum?

“İlâhî! Senin için halka buğzettim!”

“Ey kulum Davud! Uyanık ol! Nefsin için iyi arkadaş ara! Sevgi ve muhabbetimde sana uymayan bir arkadaşla arkadaşlık yapma! Çünkü o senin düşmanındır. Hem de kalbini kamaştıran ve benden uzaklaşmana vesile olan bir düşman...”

 

Rivayete göre, Hz. Davud şöyle der:

“Yâ Rabbî! Bütün insanların beni sevmesi ve seninle aramın sağlam kalması neyle mümkün olur?”

“İnsanlara tabiatlarına uygun düşen hareketlerle muamele et! Benimle kendi aranda da iyilik yap! (İşte böylece isteğine nail olursun). Bazı rivayetlerde ise şöyle geçer:

“Dünya ehline dünya ahlâkıyla muamele et. Âhiret ehline de ahiret ahlâkıyla muamele et!”

 

Hz. Peygamber (s.a) şöyle demiştir:

“Allah nezdinde sizin en sevimliniz o kimselerdir ki, severler ve sevilirler. Muhakkak en kötüleriniz de gıybeti gezdirenler, dostların arasını bozanlardır.”(22)

 

“Allah Teâlâ’nın, yarısı ateş ve yarısı da kardan olan bir meleği vardır. O melek şöyle dua eder: Ey Allah’ım! (Nasıl ki, benim bedenimde) kar ile ateşi bir araya getirip aralarında ülfet var etmişsen, öylece salih kullarının kalpleri arasında da ülfeti yarat.”(23)

 

“Herhangi bir kul Allah yolunda bir kardeş edindiği takdirde Allah Teâlâ ona cennette bir derece ihsan eder.”(24)

 

“Allah yolunda sevişenler, kızıl yakuttan yapılmış bir direk üzerinde dururlar. O direğin tepesinde yetmiş bin köşk vardır. O köşklerde duranlar yukarıdan cennet ehline bakarlar. Onların güzelliği, cennet ehline güneşin dünya ehline parladığı gibi görünür. Cennet ehli derler ki: ‘Gelin gidelim! Allah için dünyada sevişenleri seyredelim.’ Bu bakımdan onların güzellikleri cennet ehline güneşin parlaması gibi parlar. Onların sırtında yemyeşil sündüsten biçilmiş elbiseler vardır. Onların alınlarında ‘Allah yolunda sevişenler’ yazılıdır.”(25)

 

Ashâb’ın ve Âlimlerin Sözleri

Hz. Ali şöyle demiştir:

“Kardeş edininiz. Zira kardeş edinmek, dünya ve âhirette, azıktır. Siz cehennem ehlinin şu sözlerini işitmediniz mi? ‘Bizim için şefaat edenler ve yakın bir dost yoktur.’ “ (Şuarâ, 100-101)

 

Hasan Basrî ise İbn Semmak’ın tam tersine şöyle demiştir:

“Ey Ademoğlu! Sakın ‘kişi sevdiğiyle beraberdir’ sözü seni aldatmasın! Çünkü sen iyiler zümresine ancak onlar gibi amel edersen girebilirsin. Zira yahudi ve hristiyanlar da Allah’ın peygamberlerini severler. Oysa onlarla beraber değildirler.”

Hasan Basrî’nin bu sözü işaret eder ki, salih kimselere hiç olmazsa birtakım amellerinde uymayan bir kimsenin mücerret sevgisi fayda verici değildir.

 

Rivayete göre, Allah Teâlâ Hz, Musa’ya şöyle vahyetmiştir:

“Ey Musa! Benim için hangi ameli yaptın?

“Ya Rabbî! Senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim.”

“Namaz senin için delildir. Oruç senin için koruyucu bir kalkandır. Sadaka senin için gölgedir. Zekât senin için nûrdur. O halde bütün bunlar senindir. Benim için hangi ameli yaptın?

“Ya Rabbî! Sadece senin için olan bir ameli bana öğret.”

“Ya Musa! Acaba benim bir dostuma hiç dost oldun mu? Acaba benim yolumda hiçbir düşmana düşman oldun mu?” Bunun üzerine Hz. Musa bildi ki, amellerin en faziletlisi Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.

 

İbn Mes’ud şöyle der:

“Eğer kişi, Kâbe’nin rükün ve makam denilen yerlerinin arasında durup yetmiş sene Allah’a ibadet etse, muhakkak Allah Teâlâ onu kıyamet gününde sevdikleriyle beraber haşr eder.”

 

Hasan Basrî şöyle demiştir:

“Fasık bir kimseyi reddetmek, ondan alakayı kesmek Allaha yaklaşmak demektir.”

Bir kişi Dâvud Tâi’nin huzuruna girdiğinde, Davud ona sorar:

“İhtiyacın nedir?”

“Seni ziyaret etmek.”

“Şüphesiz beni ziyaret ettiğinden ötürü bir hayır işledin. Fakat bana ‘sen de kim idin ki ziyaret edildin’ denildiği zaman bak başıma geleceklere... Bana ‘sen zahidlerden misin?’denilse, değilim! ‘Âbidlerden misin?’ denilse, değilim! ‘Salihlerden misin? denilse değilim!”

Bunları söyledikten sonra başladı kendi kendini azarlamaya sonra şöyle dedi:

“Ben gençlik zamanımda fâsıktım. İhtiyar olduğum zaman riyâkar oldum. Allaha yemin ederim, riyakâr bir kimse, fâsık bir kimseden daha kötüdür.”

 

Hz. Ömer şöyle demiştir:

“Herhangi birinize kardeşinizin sevgisi isabet ettiği zaman ona yapışsın. Zira bu sevgi çok az isabet eder.”

 

Mücahid şöyle demiştir:

“Allah için sevişenler bir araya geldikleri zaman biri diğerinin yüzüne tebessüm ederse, kış mevsiminde kuruyup dallardan düşen yapraklar gibi günahları dökülüverir.”

 

Fudayl b. Iyaz şöyle demiştir:

“Kişinin sevgi ve şefkat yoluyla müslüman kardeşinin yüzüne bakması ibadettir.”

 

İMAM GAZALÎ, İHYÂ, II, Ülfet

1) Tirmizî ve Hâkim

2) İbn Mâce, {sahih bir senedle)

3) İmam Ahmed, Beyhakî ve Hâkim

4) Ebu Dâvud ve Tirmizî

5) İbn Adiy, Taberânî ve Beyhakî

6) Beyhâkî, Şuab’ul-İman

7) Taberânî, (Câbir’den zayıf bir senedle)

8) Ahmed, Taberânî ve Hâkim

10) SÜlemi ve Ebu Mansur ed-Deylemî

11) İbn Ebi Dünya, (Enes’ten)

12) İmam Ahmed ve Hâkim

13) Nesâî, Sünen-i Kübrâ

14) İbn Hibban ve Hâkim

15) Ahmed ve Hakim

16) Müslim

17) Müslim ve Buhârî, (Ebu Hureyre’den)

18) İbn Adiy, (Enes’ten); Tirmizî ve İbn Mâce, (Ebu Hureyre’den)

19) Müslim

20) Ahmed, (Berra b. Azib’den)

21) Daha önce geçmişti.

22) Taberânî, Evsat, (Ebu Hureyre’den zayıf bir senedle)

23) İbn hibban, Kitab’ul Azme (Muazb. Cebelden ve irbad b. Sariye’den zayıf bir senedle)

24) İbn Ebi Dünya, (Enes’ten)

25) Hakim-i Tirmizi Nevadir, (İbn Mes’ud ‘dan zayıf bir senedle)

Top