Hutbemin başında okumuş olduğum ayet-i kerimede Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor:
سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
`Subhânellezî esrâ bi abdihî leylen minel mescidil harâmi ilel mescidil aksallezî bâreknâ havlehu li nuriyehu min âyâtinâ, innehu huves semîul basîr(basîru)."
Mealen: "Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten işitendir, görendir. (İsrâ, 1)` ayetinde ifade edilen Rasulullahin gece yürüyüşünün, isra ve onun ardından miraca yükselişinin gerçekleştiği gece, miraç kandili adıyla anılır. Mübarek olsun.
Müminler Recep ayının 27. gecesinde Allah katına yükselen sevgili peygamberimiz, Rabbi ile aracasız buluşarak eşsiz bir tecrübe yaşamıştır. Hüzün yılını yaşarken bir mucizevi yolculukla huzur bulan Rasulullah, ümmetine Hakk katından Bakara Suresinin son ayetleri, Allaha şirk koşmayanların büyük günahlarının af olacağının müjdesi ve beş vakit namzla dönmüştür.
Müminler, bu gece farz kılınan namazla, müminler, tıpkı her zaman örnek aldıkları Rasulullah gibi hiçbir aracıya gerek olmaksızın Allahın huzuruna varır, manevi yükseliş yolunda adım atarlar. Namazlarımızın her daim bizleri Rabbimizle buluşturan bir miraç olabilmesi duası ve temennisi ile bu mübarek gecenin bize hayırlar getirmesini diliyorum. Çünkü alessealtu vesselam efendimiz okuduğum hadis-i şerifte de müminin namazla nasıl bir yükselişle miracı olduğunu ifade ederek: "Usul-ü erkana uyarak Namaz kılmak müminin miracı gibidir." diye buyurmuştur.
Müminler, işte böyle günler, aylar, seneler gelip geçiyor, o bakımdandır ki kendimizi sorgulamamız gerekmektedir. Hesap günü gelmeden önce kendimizle hesaplaşmalıyız. Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz, amalleriniz tartıya vurulmadan kendinizi tartınız.
Söylediğimiz gibi bu mubarek üç aylar bize Allah tarafından verilmiş fırsatlardır. Bu fırsatları iyi değerlendirmemiz gerekmektedir. O bakımdan müslümanlar, bu kandilleri, Ramazanları idrak ederken bu muhasebemizi yapmak durumundayız.
Aziz müslümanlar Cenab-ı Allah ve Peygamber Efendimiz, nefsin ne durumda olduğunu, daha doğrusu nefsin kınanması lazım gelen, bizim içimizde bir duygu, bir düşünce, bir dürtü olduğunu bize açıklamış, anlatmışlardır. O bakımdan aziz müslüman kardeşlerim Cenab-ı Allah da: "İnsanoğlu dünyada başıboş bırakılacağını mı zannediyor." buyuruyor.
Sevgili Peygamberimiz alesselatu vesselam efendimiz de: Akıllı kişinin nefsini küçük görüp kendini hesaba çeken ve ölümden sonrası için hazırlanan kimse olduğunu; acınacak kimse ise nefsinin arzularına uyan ve Allah´tan bağışlanma uman kimse olduğunu söylemiştir, böyle buyurmuştur.
Müminler unutulmamalıdır ki kişinin en azılı düşmanı nefsidir. Ve nefisle mücadele düşman ile mücadeleden daha da zordur. Nefsi sorgulamada ilk önce Yüce Allah ile ilişkimiz sorgulanmalıdır. Yüce Allah´ın ortaya koyduğu açık değerlerin, hayatımızın merkezine oturtup oturtmadığımız gözden geçirilmelidir. Çünkü, Rabbimizle iletişimimizin sorgulanmadan, toplum, çevre ve eşya ile ilişkilerimizi sağlıklı bir şekilde yürütmek mümkün değildir.
İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır. İnsanların en zararlısı olan da insanların onun şerrinden el aman dediği kimsedir. Mümin kardeşlerim bu hadisi naklettikten sonra devr-i saadette olan, bir cenazenin geçmesi anındaki Peygamber Efendimizin tavrını, orada söylediği sözü de size hatırlatmadan geçemeyeceğim. Bir cenaze geçiyor, belli ki inanmayan bir kişi, Peygamberimiz "hak oldu" diye buyuruyor. Ondan sonra başka bir cenaze daha geçiyor, yine paygamber efendimiz "hak oldu, elzem oldu, gerek oldu" diye buyuruyor. Rasulullah (as) ın bu sözü üzerine sahabeler mümine öyle, kafire öyle, bu hikmeti anlamak istiyorlar ve soruyorlar. Bu geçen kafir ölüsü idi, hak oldu buyurdunuz, bu geçen mümin cenazesi idi ona da hak oldu buyurdunuz. Hikmeti nedir? diye sordular. Bunun üzerine peygamberimiz "Mümine cennet hak oldu, kafire cehennem hak oldu" şeklinde ifade eylemişlerdir.
Onun için iyi olmaya mecburuz, iyi ölmeye mecburuz. Amellerle hayatımızı senelerimizi gül gibi, gülistan bahçesine çevirmek, süslemek mecburiyetindeyiz. Bu yol uzundur, bu yolun mezarı vardır, bu yolun sıratı vardır, bu yolun hesabı mizanı var.
Müminler Cenab-ı Allah´ın o ayet-i kerimesini tekrar hatırlatıyorum: İnsan dünyada başıboş bırakılacağını mı zannediyor. Hayır Cenab-ı Allah ne haber verdiyse o mutlaka gerçekleşecektir. O halde durumumuzu ona göre, elimizde fırsat varken, sağlık sıhhatimiz yerindeyken, nimet elmizdeyken değerlendirmek bizim kulluk borcumuzdur. Biz çünkü kuluz. Rabbimiz bize: " Ölüm size gelene kadar bana ibadet ediniz." diye emrediyor. Bu emre boyun bükmeli ve amenne saddakna - yapacağız - şeklinde kalu belada verdiğimiz sözü tekrar etmeliyiz, ammellerimizle takrar etmeliyiz, hal ve hareketlerimizle tekrar etmeliyiz, bu bizim kişiliğimiz için zaruridir. Bizim ibadetimizin Rabbul âlemine hiç bir yararı, faydası yok, bize faydası vardır. İbadet etmeyenlerin, kafirin küfrünün Cenab-ı Allah´a zerre kadar zarar ve ziyanı da yoktur, kendisinedir. O halde akıllı olan kişi ilk önce kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için hazırlıklarını tamamlayan kişidir.
Bu kandiller uyanmamıza vesile olsun, bu kandilleri idrak ederken namazlarımıza dikkat edelim, namazda kusur yapmayalım, çünkü namazda hesabını verenin artık bahtının açık olduğu ve cennet yollarına doğru yollandığı müjdelenmiştir. Sizlere, namaz kılanlara müjdeler olsun, namazın faziletini anlamayanlara da mevlamız anlayış nasip eylesin, onları da hidayeti ile hidayetlendirsin.
Abdullah Demircioğlu - 23.05.2014 tarihli hutbesi