Hacı Mustafa Hayri Baba (k.s) Hazretleri müritlik dönemine ait başından geçen bir olayı şöyle anlattı: Bir gün nafile bir oruç tutuyordum. Bizim Malatya’da herkesçe iyi tanınan (meşâyih bilinen) birinin dükkânına gittim...
Kurban Bayramı'na az bir süre kaldı. Senede bir kez ifa edilen bu ibadetle ilgili ayet ve hadisler ışığında bazı önemli hatırlatmalarda bulunmayı görev bildik...
Konu başlığı okuyucularıma garip gelmesin. Unutulmamalıdır ki, Rasûlullâh’ın sağlığında pek ortaya çıkmamış olmasına rağmen, O’nun vefatından sonra nebilik iddiasında bulunan yalancılar peydah olmuştur. Bunlara “müsenebbiler/yalancı peygamberler” denilmektedir. İlk çıkan kişi de, Hz. Ebûbekir devrin..
İbni Abbâs (r.a)'dan rivayetine göre Rasûlullâh (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Başka günlerin hiçbirinde, şu günlerde –zilhiccenin ilk on gününü kastederek– işlenecek amel–i sâlihten, Allah katında, daha sevimli hiçbir amel yoktur." ..
Eğer 'Allah Teâlâ'nın kazâ ve kader-i ilâhîsinin mecrasından zerre kadar sapmadığı ve dönmediği bilinmektedir. O halde duanın faydası nedir?' diyecek olursan, bilmiş ol ki dua ile belânın kalkması da kader-i ilâhîdendir...
Makamı hizmet için isteyenler, ölmeden evvel ölenler içindir. Nefsin hilelerinden emin olmayanın fitnesinden korkulur...
...Bu ne yüce bir saygı ve edep anlayışıdır ki, milyonda bir gerçekleşmesi mümkün olmayan bir konuda bile ecdadımız işi şansa bırakmak istememişlerdir...
Şunu iyi bil ki, miskin ve zavallı olan bu kulun önünde, can çekişmenin dışında, karşılaşacağı keder, korku ve azaptan başka hiçbir şey olmasaydı bile sadece ruhunun çıkış anındaki sancılar onun hayatını zehir etmeye, neşesini kaçırmaya, onu gafletten uzaklaştırmaya yeterdi...
Ey kardeşim, bilmiş ol ki Allah Teâlâ insanı iki muhtelif şeyden yaratmıştır. Birincisi cisimdir ki bu zulmânî, kesif (katı, donuk, yoğunluğu bulunan), sonradan meydana gelen ve bozulmayla yüz yüze olan, organik ve kimyasal bileşiklerden oluşan ve de varlığının devamını haricî faktörler olmaksızın ..
“Bilmiyorum, benim bu hususta bir bilgim yok! Ben onun üzerinde gözcü değilim. Siz ona çıkıp gitmesini emrettiniz. ‘Bizden ayrıl, git!’ dediniz. O da çıkıp gitti” dedi...
Ahmet b. Âsım dilini tutmaya çok dikkat ederdi. Ona, “Kalb casusu” adını vermiştir...
Ebû Eyyûb, savaş meydanında İslâm askerlerini aşıp Rumlara tek başına saldırır, Rumların içine kadar ilerler ve geri dönerdi. Herkes onun kendini tehlikeye attığını söylediğinde de, "Kendimizi tehlikeye atmak düşmana hücum etmek değil, asıl tehlike mallarımızın bakımı ile uğraşıp cihadı terketmektir..
63. Rahmân'ın kulları öyle kimselerdir ki, yeryüzünde mütevâzi olarak yürürler, câhiller kendilerine laf atarsa "Selâm" derler...
Vahşi hayvanları avlamak caizdir. Bu mubah olan bir kazanç yoludur. Fakat diğer kazanç yolları bundan daha faziletlidir. ..
Bunun en ufak zararı şudur: Sen onlardan hediye ve bağış türü şeyler kabul edip dünyalarından faydalandığın zaman.....
Fetâ; nefsinin işlerini tedbirden, malından ve evladından geçip hepsini, bütün varlığın sahibi yüce Allah'a hibe ve feda eden kimsedir. Aslında hibe ettiği şeyler kendisine ait değildir; onlar yüce Allah'ın olup şu âyette istenen yolda harcanmıştır: “Şüphesiz Allah, müminlerden, kendilerine cenneti..