Muridan
Hâlisiyye

Hâlisiyye

Azîz Ziyaretçilerimiz, Bu yazımızda mensûbu bulunduğumuz Kâdiri Tarikati Hâlisiyye kolu hakkında bilgi verilecektir. Öncelikle, “tarikat” ve “kol” terimlerinin kısaca izâhını yapalım:

Tarikat Hakkında:

 

Tarikat kelimesi Arapça bir kelimedir. Bunun çoğulu “Turuk” veyâ “Taraık” olarak kullanılmıştır. Yol, metod, usul, tarz, şekil, san, hayat hikâyesi, bir milletin şereflisi mânâsına geldiği gibi ayrıca vurmak manasına gelen fiilden türetilmiş bir kelimedir. Bu anlamda tasavvufta kullanılır olmuştur. Bağlı olduğu ilim dalında ise; “sûfiyi Allâh’a götüren yol” mânâsına gelmektedir. Yâni menzilleri aşmak ve makamlara yükselmek suretiyle Allâh’a gidenlerin hususi haline tarikat denir. (1)

 

Hicri 2. yy.’dan itibâren belirginleşen tasavvufî hayat, hicri 4. asırlarda sistemli bir şekilde kuralları, metodları belirlenmiş olarak “tarikat” haline gelmiştir. İlk zuhûr eden tarikat, Kâdiri tarikatıdır.

 

Tarikatlarda Kol (Şube):

 

Zâhiri ilimlerde Âlimler ictihâd ederek, Kur’an ve sünnetteki hükümleri açıklamışlar ve bu suretle de mezhebler meydana çıkmıştır. Dinde olan bir şeyi daha da açık hâle getirmişlerdir. Bunun gibi mânâ büyükleri Ârifler, Mürşid-i Kamiller de, Hakk’a giden yolda usuller tesis ederek temeli Kur’an ve sünnete dayanan tarikatleri kurmuşlardır. Tarikatlarda, Tarikatın kurucusu Pîr olarak anılır. Mânâ ilimlerinde de bağlı bulunduğu tarikte yetişen bazı büyük Mürşid-i Kamiller, mânevi işaretlerle; tarikatın aslı sabit olmak şartıyla  yeni usuller koymuşlardır. Böylelikle tarikatların kolları meydana gelmiş ve asıl bir olmak üzere füru, yâni dallar çoğalmıştır. Tarikatta ictihad yapan Mürşid-i Kamillere de, şube kurucusu mânâsına “Pîr“ denilmiştir... Örneğin tarikatın aslında sadece “Lafza-i celal,  Kelime-i Tevhid” ya da birkaç esmâ-i ilâhiye varken buna ek olarak, birkaç esmâ daha ilâve edilmesiyle şube meydana gelmiş olur. Fakat anılışta şöyle söylenir: “Kadiri tarikatının Halisiye kolu, Eşrefiye kolu”  vb...

 

Kâdiri Tarikatının Hâlisiye Kolu:

 

Hâlisiye kolu; Eş-Şeyh Ziyâuddin Abdurrahman Hâlis Kerkükî (k.s.) Hz.leri tarafından kurulmuş ve “Hâlis” ismine izâfeten  “Hâlisiye” olarak tanınmıştır. Şeyh Abdurrahman Hz.leri; kelime-i tevhîd ve lafza-i celâl zikirlerinin yapılışında bazı yeni usuller koymuş ve bu ictihadıyla “Pir” ünvânını almıştır. Sefine-i Evliyâ’da şu şekilde geçmektedir:

 

“Şeyh Abdurrahman Hâlis (k.s.) Hz.leri kelime-i tevhîd ve ism-i celâli kasr etmek suretiyle yeni bir şûbe meydana getirmiştir”(2)

 

Hâlisiye’de Zikir Usulü:

 

Tarikat-ı Kâdiriyye’nin usulü üzere zikir yine cehrîdir. Sadece bazı ekler yada kısaltmalar  yapılmıştır. Hâlisiye kolunda zikir; kıyâmen ve kuuden, yani ayakta ve oturarak yapılmaktadır.

 

”Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim” (3)

 

“Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allâh'ı anarlar.” kelâm-ı ilâhisi gereğince Allâh (celle şânühu) zikredilir.

Zikir cemaat halinde ve ferdî olarak yapılmaktadır. Cemaat halinde yapılan zikirlerde müridân; halka, daire şeklinde oturulur. Zikrin bir kısmı oturarak, büyük bir bölümü de ayakta yapılır. Evvelâ mürşid  zikri açar, onun söylediği zikri, cemaat çok aşırı olmayan bir şekilde cehren tekrar eder.  Âhenk ve düzene çok dikkat edilir.

 

Mürşidin görevlendirdiği “vekil” ve “serzâkir” ler de mürşid adına zikir yaptırabilir, zikir dersi tarif edebilirler.

 

Hâlisiye silsilesinin 35’inci Mürşid-i Kâmili Zülcenâheyn Abdullah Efendi Hz.leri; “Hâlisiye meşâyıhının zikirde, kudüm vb. mûsiki aletlerini asla kullanmadığını” belirtmiştir.(4)

 

Hâlisiye kolunda zikir tarifi; şeyh-i kâmile ya da görev verdiği bir müridine müracaatla yapılır. Zikir tarifinde mürşid ve mürid diz dize otururlar. Mürşid “Mübayaa” ayetini okur, sonra zikri tarif eder. Mürşidin söylediği zikri, mürid tekrar eder ve zikir tarifi tamamlanır. Hâlisiye kolunun ilk zikir dersi şudur:

 

1- Estağfirullâh, Elhamdulillâh (33 veya 100 defa)

2- Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed (33 veya 100 defa)

3- Lâ ilâhe illallâh (33 veya 100 defa)

4- Allâh (500 defa)

5- İhlâs sûresi (33 veya 100 defa)

 

Daha sonra Mürşidin uygun gördüğü esmâlar, müridin dersine  eklenir.

 

Hâlisiye Kolunda Kıyâfetler:

 

Birkaç dönem önceki Hâlisiye meşâyıhının alâmet-i fârikası dört terkli, yani dört dilimli müjganlı kırmızı taç giymeleridir. Buna Kâdiri tâcı denir. Tâcın her diliminde Arâbi olarak Şeriat – Tarikat – Hakîkat - Mârifet yazmaktadır. Bunun dışında herhangi bir kıyafet tarzı bilinmemektedir. Hâlisiye kolunda halvet, çile, riyâzat, şiş sokma, kızgın demir yalama vs. gibi uygulamalar yoktur.

 

Hâlisiye Kolunun Zamanımızdaki Durumu:

 

Hâlisiye kolu; Türkiye’ye Dede Osman Avni Baba Urfavi (K.s) Hz.leri vesilesiyle gelmiştir. Silsile; Dede Avni Baba Hz.lerine kadar iki koldan gelmekte iken Dede Osman Avni Baba Hz.lerinde bir araya gelmiştir. Daha sonra da tek bir silsile halinde devam etmiştir. Hâlisiye silsilesi zamanımıza kadar hiç kopmadan, bozulmadan gelmiştir. Osman Avni Baba’dan halifesi Ömer Hüdai Hz.lerine O’ndanda  Hacı Muhammed Kürkî Hz.lerine ulaşan Kâdiriyye-i Hâlisiye, Eş-Şeyh Es-Seyyid Hacı Mustafa Hayri Baba Malatyevi (k.s.) Hz.lerine vasıl olmuş ve O’nun hizmetleriyle Doğu Anadolu’dan Batı Anadolu’ya oradan da tüm dünyaya yayılmıştır. Hayri Baba (k.s) Hz.lerinin vefatından sonrada icâzet verdiği halifeleri, Hayri Baba Hz.lerinin gösterdiği usul üzere, bu usulü bozmadan hizmete devam etmektedirler. Zamanımızda Kâdiri tarikatının en faal kolu Hâlisiye’dir.

 

Hakk’a varan sağlam yol, berrak feyz okyanusu, İrfan kervanı, “Altun Halka” olan Hâlisiye kolu, tasavvufun istismar edildiği, yozlaştırılmaya çalışıldığı zamanımızda, yüzlerce yıldır yaydığı hoş mânâ kokusuyla, taşıdığı mânevi cevherlerle yoluna devam etmektedir. Çünkü Gavs-ul Âzam Hz.Pir Abdulkâdir-i Geylâni (k.s.a.) “Benim yolum kıyamete kadar devam edecektir” buyurmuştur.

 

ÖNCEKİ GÜNEŞLERİN HEPSİ BATTI VE GİTTİ

BİZİM  GÜNEŞİMİZ  BATMAYACAK  EBEDİ !

 

 

 

Kaynaklar:

 

1. Zülcenâheyn Abdullah Demircioğlu, Makâleler

2. Hüseyin Vassaf. Sefine-i Evliyâ c.1

3. Âl-i İmran, 191

4. Zülcenâheyn Abdullah Demircioğlu, Şifâhi Sohbetler

Top