Muridan
Hanyalı Nuri Osman Divanı’nda Şeriat, Tarîkat, Hakîkat, Ma‘rifet - Edebali Karabıyık

Hanyalı Nuri Osman Divanı’nda Şeriat, Tarîkat, Hakîkat, Ma‘rifet - Edebali Karabıyık

Sözlükte bir yöne doğru açılarak uzayıp gitmek, açık olmak; açık hale getirmek anlamlarındaki şer‘ kökünden türeyen şerîat (çoğulu şerâi‘) ve şir‘at kelimeleri insanların ya da hayvanların su içtiği, açıkta olan ve kesilmeyen akarsu; bu suya giden yollar manalarına gelmektedir.

İslami bir terim olarak, Allah tarafından peygamber vasıtasıyla ortaya konulan ilahî kanun anlamına gelmektedir. Şeriat kulluğa sımsıkı yapışma emridir. Tasavvufta ise şeriat, bir dış yapı olarak ele alınmış ve işin iç yüzüne hakîkat denilmiştir. Hakîkat tarafından desteklenmeyen hiçbir şeriat makbul değildir. Şeriat tarafından kayıt altına alınmayan hiçbir hakîkat de makbul değildir. Şeriattan hakîkate doğru uzanan yola tarîkat denir. Hakîkate erişenlerin sırlarını gizleyerek şeriata uymalarına ise marifet denir. Yunus Emre Hazretleri bu dört kavramı bir şiirinde şöyle zikreder:
 
Şeriat tarîkat yoldur varana
 
Hakîkat marifet andan içeru
 
 
 
Mutasavvıflar, sûfîlik yolunun şeriat, tarîkat, hakîkat ve marifet olmak üzere dört kapısından söz etmişlerdir. Bu kapılardan şeriat, cevizin ham ve yeşil olan kabuğuna; tarîkat, sert olan iç kabuğuna; hakîkat, yenilecek olan içine; marifet ise cevizin aslına ve mahiyetine benzetilir. Divan şairlerinin şiirlerinde doğrudan dört kapı ifadesine yer verilmemektedir, fakat bu dört kavramın her birine beyitlerde rastlanılmaktadır.
 
18. yüzyılda, Anadolu sahası dışında yaşamış (Girit) divan şairlerinden olan Hanyalı Nuri Osman da bu dört kavramı şiirlerinde işlemiş ve her biri için ayrı gazel tertip etmiştir. Aşağıda bu gazellerden seçtiğimiz beyitleri izaha gayret edeceğiz.
 
Nuri Osman’a göre Hak yolunun rehberi, kurtuluş ve selamete ermenin kapısı şeriattır:
 
Tarik-ı Hakka rehberdir şerî‘at
 
Necat iklimine derdir şerî‘at
 
 
 
Bu dünyada yoldaşı koruyan, muhafaza eden ve gönlünü alan şeriattır:
 
Eder yoldaşını hıfz u hırâset
 
Bu dünyada dil-averdir şeri‘ât
 
 
 
Cihanda, adalet tahtının ayağı şeriattır. Aynı zamanda Cenâb-ı Allah’ın bir ismidir ve hükmü her dâim sürecektir:
 
Cihanda pay-ı taht-ı ‘adl ü dâda
 
Sürer hükmünü daverdir şeri‘at
 
 
 
Nuri Osman’a göre sülûk ehline yol gösteren, kılavuzluk eden tarîkattır. Tarîkat, aynı zamanda bu cihanda Allah’ın yoludur:
 
Süluk ehline reh-nümadır tarîkat
 
Cihan içre râh-ı Hudâ’dır tarîkat
 
 
 
Tarîkat, Cenab-ı Hüda’ya ulaşmaya, kavuşmaya bir vesiledir ve evliyanın asâsının kuvvetidir:
 
Visâl-i Cenâb-ı Hudâ’ya vesile
 
‘Asâ-yı yed-i evliyadır tarîkat
 
 
 
Tarîkat, insanı kederli, sıkıntılı bırakmaz ve insanın üzerine şirk tozunu bulaştırmaz. Tarîkat, hâl ehlinin gönüllerine safâ verir:
 
Mükedder komaz gerd-i şirki silermiş
 
Dil-i ehl-i hale safâdır tarîkat
 
 
 
Ey Nuri! Her daim bununla yetin ki tarîkat, gönül ehlinin yol gösterenidir:
 
Ana iktifa eyle ey Nuri dâ’im
 
Ki ehl-i dile muktedadır tarîkat
 
 
 
Kâinatın her zerresinde Cenab-ı Hakk’ın kudretini, hikmetini, sanatını ve sıfatlarının zuhurunu görmek manalarına gelen hakîkatin sevgisi, muhabbeti Nuri’nin gönlünü ve bedenini mest etmiştir. Şair, hakîkati müşahede etme sevdasına tutulmuştur:
 
Mest etdi dil ü canı yine bûy-ı hakîkat
 
Sevdaya bırakdı beni gisu-yı hakîkat
 
 
 
Hakîkat, zahiren görünmeyen bir gizli hazinedir. O, sırlar deryasının incisidir:
 
Zâhirde bulunmazsa n’ola kenz-i hafîdir
 
‘Ummân-ı serâ’irdeki lu’lu’-ı hakîkat
 
 
 
Ey Nuri! Hakîkat köyüne, semtine bir girse idim, billahi başka yöne asla meyletmezdim:
 
Ey Nûrî geri dönmez idim cânib-i gayra
 
Billâh elime girse benim kûy-i hakîkat
 
 
 
Kavram olarak sufîlerin, rûhanî halleri yaşayarak, manevî ve ilahî hakîkatleri tadarak yani iç tecrübe ile vasıtasız olarak elde ettikleri bilgi anlamına gelen marifet Hakk’ın kendi hakkında salike verdiği bilgidir.
 
Nuri, marifet redifli gazelinde marifetin hoş kokusunun âlemi doldurduğunu ve marifetin berrak aynasının kendisine yâri gösterdiğini söyler:
 
Toldurdu kevni rayiha-ı naf-ı ma‘rifet
 
Gösterdi yâri ayine-i saf-ı ma‘rifet
 
 
 
Şeriatın kendisine hakîkat yolunu açtığını ve bu yoldan marifete ulaştığını, böylece bütün zorluklarının giderildiğini belirtir:
 
Açdı şeri’at ile tariki-i hakîkati
 
Hall etdi müşkilatımı Keşşaf-ı ma‘rifet
 
 
 
Ey zahid! Gönlü riyadan uzak tutmak gerek. Her ameli yalnız Allah rızası için işleyen bir kimse olmak gerek. Çünkü marifet sarrafları bu yolda geçici duranları tanır ve onların kalplerini almazlar, onları bu yola meylettirmezler:
 
Halis gerek riyadan ola zahida gönül
 
Almaz züyuf-ı kalbini sarraf-ı ma‘rifet
 
 
 
Ey Nuri! Eğer hakîkate ulaştıysan, artık Anka kuşu olup marifet dağındaki menziline konma vaktidir:
 
Anka isen hakîkat ile Nûriya olur
 
Menzilgehin vücudda ol Kâf-ı ma‘rifet

Top