Muridan
Kabir Ziyaretleri ve Mevtâya Dua

Kabir Ziyaretleri ve Mevtâya Dua

Hz. Peygamber (s.a) önce kabirleri ziyaret etmeyi yasakladı, sonra izin verdi.(1) Umumi olarak kabirlerin ziyareti, ölümü hatırlamak ve ibret almak için müstehabdır. Salihlerin kabirlerini ziyaret etmek ise ibret almakla beraber teberrük için müstehabdır.

 Hz. Ali, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:

 “Sizi kabirleri ziyaret etmekten menetmiştim. Artık kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabirler size âhireti hatırlatırlar. Fakat fahiş (çirkin) konuşmayın!”(2)

 

 Hz. Peygamber (s.a) beraberinde bin silahlı asker olduğu halde annesinin kabrini ziyaret etti. O günden daha fazla ağladığı görülmedi. Annesinin kabrini ziyaret ettiği gün şöyle dedi:

 “Bana ziyaret hususunda izin verildi. Fakat mağfiret dilemek için izin verilmedi.”(3)

 

 İbn Ebi Muleyke dedi ki:

 “Hz. Âişe bir gün kabristandan gelirken kendisine şöyle dedim:

 - Ey mü’minlerin annesi! Nereden geliyorsun?

 - Kardeşim Abdurrahman’ın mezarını ziyaret etmekten geliyorum.

 - Hz. Peygamber kabir ziyaretini yasaklamadı mı?

 - Evet! Yasakladı, fakat sonra ziyaret etmeye izin verdi.”(4)

  

 Ebû Zer Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu rivayet eder:

 “Kabirleri ziyaret edin! Onlarla âhireti hatırlayın! Ölüleri yıkayın! Zira ruhtan boş olan bir cesedi yıkamak beliğ bir mevizedir. Cenazeler üzerine namaz kılın! Umulur ki bu namaz seni mahzun eder. Muhakkak ki üzülen Allah’ın gölgesindedir.”(5)

 

 İbn Ebi Muleyke Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:

 “Ölülerinizi ziyaret ediniz. Onlara selâm veriniz. Muhakkak ki sizin için onlarda ibret vardır.”(6)

 

 Cafer b. Muhammed’den o da babasından şöyle rivayet ediyor:

 “Hz. Peygamber’in kızı Hz. Fâtıma (r.a) amcası Hz. Hamza’nın mezarını bazı günler ziyaret eder, kabrin yanında namaz kılar ve kabrin yanı başında ağlardı.”(7)

 

 Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

 “Kim anne ve babasının veya onlardan birinin kabrini her cuma günü ziyaret ederse onun günahı bağışlanır ve o iyi evlat olarak yazılır.”(8)

 

 İbn Şirin Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu rivayet eder:

 “Kişinin anne ve babası, kişi onlara karşı asi olduğu halde ölürlerse, o da onların ölümünden sonra onlar için Allah’a yalvarırsa, Allah onu anne ve babaya itaat eden kullarından yazar.”(9)

 

 “Kim benim kabrimi ziyaret ederse şefaatim ona vâcib olur.”(10)

 

 Kabir ziyareti hakkında müstehab olan, ziyaretçi yüzünü ölünün yüzüne, sırtını kıbleye çevirip ölüye selâm vermesi, kabre dokunmaması ve öpmemesidir; zira kabri sıvazlamak ve öpmek hıristiyanların âdetindendir. Kabirler üzerinde secde etmek veya kabre karşı secde etmek çirkin bir bid’attır. Sübkî’nin dediği gibi: ‘Cahil böyle yapar.’

 

 Nafi der ki:

 “İbn Ömer’i yüz defa veya daha fazla gördüm. Kabre geliyor ‘Selâm peygamberin üzerine olsun! Selâm Ebubekir’in üzerine olsun. Selâm babamın üzerine olsun!’ dedikten sonra gidiyordu.’(11)

 

 Ebû Umâme’den şöyle rivayet ediliyor:

 “Enes b. Malik, Hz. Peygamberin kabrine geldi. Orada durup iki elini namaz tekbiri alıyor zannına kapılacak derecede kaldırdı. Hz. Peygambere selâm verdi. Sonra dönüp gitti.”

 

 Hz. Âişe, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:

 “Bir kişi müslüman kardeşinin kabrini ziyaret eder, kabrin yanında oturursa, kabir sahibi kabrin yanından kalkıp gidinceye kadar onunla menus olup selâmının karşılığını verir.”(12)

 

 Süleyman b. Suhaym şöyle diyor (13):

 “Hz. Peygamberi (s.a) rüyada gördüm. ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Sana gelen ve selâm verenlerin selâmlarından haberdar olur musun?’ dedim. ‘Evet! Duyar ve selâmlarının karşılığını da veririm! dedi.”(14)

 

 Asım el-Cahderî’nin yakınlarından bir kişi der ki:

 “Ölümünden iki sene sonra Asım’ı rüyamda gördüm. Kendisine dedim ki:

 - Sen daha önce ölmemiş miydin?

 - Evet!

 - Sen neredesin?

 - Allah’a yemin ederim, ben cennet bahçelerinden bir bahçede arkadaşlarımdan bir kaçıyla beraber bulunuyorum. Her cuma akşamı ve sabahı Ebubekir b. Abdullah el-Müzenî’nin yanında toplanıyor ve siz dünyalıların haberini alıyoruz!

 - Bedenleriniz mi, yoksa ruhlarınız mı toplanıyor?

 - Bedenler nasıl toplanacak! Bedenler çürüdü! Ancak ruhlar bir araya gelir!

 - Sizi ziyaret ettiğimizi bilir misiniz?

 - Evet! Cuma akşamı, cuma gününün tamamı ve cumartesi günü güneş çıkıncaya kadar olan ziyaretleri biliyoruz!

 - Neden diğer günlerin hepsinde bu olmuyor da sadece bu saydığınız zamanlarda oluyor?

 - Cuma gününün fazilet ve azameti için böyledir!”

  

 Muhammed b. Vâsi, Cuma günü kabir ziyareti yapardı. Bundan dolayı kendisine:

 “Bu ziyareti pazartesi gününe tehir etsen olmaz mı?” denildi. Cevap olarak şöyle dedi:

 “Kulağıma geldiğine göre ölüler, ziyaretçilerini cuma gününde, cumadan bir gün önce ve bir gün sonra bilirler.”

 

 Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

 “Ölü kabrinde, boğulurken yardım isteyen bir adam gibidir. Ölü, babasından veya kardeşinden veya herhangi bir dostundan gelen duayı bekler. Ona dua geldi mi, onun için dünya ve dünyanın içindeki şeylerden daha sevimli olur. Muhakkak ki ölüler için dirilerin hediyeleri, dua ve istiğfardır.”(15)

 

 Seleften biri şöyle anlatıyor:

 “Bir kardeşim öldü. Onu rüyada gördüm ve ‘Kabrine konulduğun an halin nasıl oldu?’ dedim. Dedi ki: ‘Bana biri ateşten bir kıvılcımla geldi. Eğer bir duacı bana dua etmeseydi, zannederim ki o ateşle bana vuracaktı!’

 Bu nedenle defnedildikten sonra ölüye telkin ve dua etmek müstehabdır.

 

 Said b. Abdullah el-Evdî (veya Ezdî) şöyle diyor(16):

 “Ebû Umame el-Bahilî (r.a) can çekişirken yanına vardım. Bana hitaben şöyle dedi:

 Ey Said! Öldüğümde Hz. Peygamber’in bize emrettiği gibi beni techiz edin! Zira Hz. Peygamber (s.a) şöy1e buyurdu:

 ‘Sizden biriniz ölüp toprağı düzelttiğinizde, biriniz kabrin başında şöyle desin: (Ey falanca kadının oğlu falan!) Muhakkak ki ölü sesi işitir, fakat cevap veremez. Sonra ikinci defa: (Ey falan kadının oğlu falan!) desin. Bu sefer ölü kalkıp oturur. Sonra üçüncü defa: (Ey falan kadının oğlu falan!) desin. Bu defa ölü der ki: (Rahmet olasıca! Bizi irşad et!) Fakat siz ölünün bu sözünü işitmezsiniz. O kişi ölüye şöyle desin: (Dünyadan üzerinde bulunduğun halde çıktığın inancı hatırla! O da ‘Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in Allah’ın Rasûiü olduğuna, senin Rab olarak Allah’a, din olarak İslâm’a, peygamber olarak Hz. Peygamber’e, imam olarak Kur’an’a razı olduğuna dair şahidliğindir.’ Muhakkak ki Münker ve Nekir geri çekilip şöyle derler: ‘Biz neden bu kişinin yanında oturuyoruz? Kalk gidelim! Bu kişiye hücceti telkin edildi.’ O kişinin Münker ve Nekir’e karşı müdafii ve delil getiricisi Allah olur.”

 Bunun üzerine bir kişi:

 “Eğer ölünün annesinin ismi bilinmiyorsa nasıl telkin edilecekti?” diye sordu. Cevap olarak şöyle buyurdu:

 Telkin edici onu Hz. Havva’ya nisbet etsin. “Ey Havva’nın oğlun falan” desin.(17)

  

 1) Müslim

 2) İmam Ahmed, Ebû Yala

 3) İbn Ebî Dünya

 4) İbn Ebî Dünya

 5) İbn Ebî Dünya

 6) İbn Ebi Dünya

 7) Boş yer bulunursa ve kabre karşı durmamak şartıyla kabir yanında namaz kılınır. Fakat kabristanda  namaz kılmak mekruhtur.

 8) Taberânî, Sagîr ve Evsat

 9) İbn Ebî Dünya

 10) Yani özel bir şefaat kast edilir. İbn Adîy, Dârekutnî ve Beyhâkî

 11) Beyhâkî

 12) İbn Ebî Dünya

 13) Künyesi Ebû Eyyûb el-Medenî’dir.

 14) İbn Ebî Dünya

 15) Deylemî

 16) Benî Evd b. Sa’d kabilesindendir; veya bu zat Said b. Abdullah b. Derrar b. Ezûr’dur.

 17) Taberâııî, {zayıf bir senedle)

Top