Aleyhissalâtu vesselâm: “Evet, kabir azabı haktır. Onlar kabirde azap çekerler, onların azabını hayvanlar işitir!” buyurdu.
	Hz. Aişe’nin (r.anhâ) rivayet ettiğine göre;
	Bir yahudi kadın, Âişe validemizin yanına girdi. Kabir azabından bahsederek:
	“Allah, seni kabir azabından korusun!” dedi. Aişe annemiz de Resûlullah aleyhissalâtu vesselâma kabir azabından sordu.  Efendimiz (s.a.s):
	“Evet, kabir azabı haktır. Onlar kabirde azap çekerler, onların azabını hayvanlar işitir!” buyurdu. Hz. Âişe der ki:
	“Bundan sonra Rasûlullâh’ı namaz kılıp da, namazında kabir azabından istiâze (Allah’a sığınma) etmediğini hiç görmedim.”
	(Buhâri; Cenâiz/89; Müslim, Mesâcid/123; Nesâî, Cenâiz/115)
	                                                      ***
	Peygamber Efendimiz (s.a.s) kabir azabı ile ilgili şöyle buyuruyor:
	“Ölülerinizi defnetmeme endişem olmasaydı; işitmekte olduğum kabir azabını (korkunç sesleri), size de işittirmesi için Allah’a dua ederdim.”
	 (Müslim, Hadis-i şerifin manası, Tâcu’l-Usûl, I, 378)
	Açıklama:
	Kabir azabı nedeniyle azabı hak edenlerin feryatları o kadar korkunçtur ki; eğer insanlar bu sesleri duysalardı, yakınları kabir azabı çekebilir endişesiyle onları toprağa vermezlerdi.
	                                                      ***
	Tirmizî’de yer alan bir diğer rivayette, İbnu Abbas (r.a) Rasûlullâh’ın (s.a.s) şöyle dediğini belirtir:
	“Bu sûre/Mülk sûresi (kabir azabına veya kabir azabına sebep olan günahlara karşı) engeldir. Bu sûre kurtuluş sebebidir, kişiyi kabir azabından kurtarır.”
	Rezin, şunu ilave etmiştir:
	“İbni Şihab demiştir ki:
	Humeyd b. Abdirrahman’ın bana haber verdiğine göre Rasûlullâh (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
	“Mülk suresi kabirde, arkadaşı yerine mücadele eder (onu azaptan korur).”
	(Tirmizî, Kütübü’s-Sitte, Hadis no:842)
	                                                      ***
	Fadale b. Ubeyd rivayet etmiştir:
	“Her ölenin ameline son verilir, ancak Allah yolunda ölen murabıt/mücahit müstesna... Çünkü onun ameli kıyamet gününe kadar artırılır. Ayrıca o, kabir azabına da uğratılmaz.”
	(Buharî, Kütübü’s-Sitte, Hadis no: 987)
	Tirmizi’nin rivayetinde şu ziyade mevcuttur:
	“Gerçek mücahid, nefsiyle cihad edendir.”
	(Tirmizî, Kütübü’s-Sitte, Hadis no: 988) 
	                                                      ***
	İbn Abbas’ın rivayetine göre (r.a) Rasûlullâh (s.a.s) teşehhüdden sonra (namazın son oturuşunda, selam vermeden önce) şunu okurdu:
	“Allâhümme innî eûzü bike min azâbi cehennem ve eûzü bike min azâbi’l-kabri ve eûzü bike min fitneti’d-deccâl ve eûzü bike min fitneti’l-mahyâ ve’l-memât.”
	Anlamı:
	“Allah’ım! Cehennem azabından sana sığınırım. Kabir azabından sana sığınırım. Deccâl’in fitnesinden sana sığınırım, hayat ve ölüm fitnesinden de sana sığınırım.”
	(Buharî, Kütübü’s-Sitte, Hadis no: 1810)
	                                                      ***
	Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle istiâze ederlerdi (Allah’a sığınırdı):
	“Allah’ım! Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, düşkünlük derecesine varan ihtiyarlıktan, cimrilikten sana sığınırım. Keza, kabir azabından sana sığınırım. Hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınırım.”
	(Buharî, Kütübü’s-Sitte, Hadis no: 1874)
	                                                      ***
	(Bir gün) güneş battıktan sonra Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem çıkmıştı, bir ses işitti:
	“Bu, kabirlerinde azâb çeken yahudiler(in sesidir)!” buyurdular.
	(Buharî, Kütübü’s-Sitte, Hadis no: 5498)