Muridan
Bedenle   İlgili  Sünnetler - el-Mekkî (k.s)

Bedenle İlgili Sünnetler - el-Mekkî (k.s)

Bedenle ilgili sünnetler, on ikiden ibarettir. Bu on iki sün­net, Allah Rasûlü'nden (s.a.s) rivayet edilen üç hadise dayanmakta­dır. Bu hadislerden ilki, Allah Rasûlü'nün (s.a.s) vahiy için Cebrail'i (as) beklediğini bildiren hadis-i şeriftir.(1)

 Bedenle ilgili sünnetlerin beşi baş kısmıyla ilgilidir. Bu beş sünnet şunlardır: Ağza su vermek (=mazmaza), burna su vermek (=istinşâk), dişleri misvaklamak, bı­yıkları kısaltmak ve saçları ayırmak.

 Bedenin alt kısmıyla ilgili olan yedi sünnet ise şunlardır: Sün­net olmak, avret mahallini tıraş etmek, istincâda bulunmak, kol­tuk altı kıllarını tıraş etmek, tırnakları kesmek, parmak mafsalla­rını temizlemek ve tırnak altlarını temizlemek.

 Hadiste zikredilen parmak mafsallarını (=berâcinı) temizleme sünnetinin izahı şöyledir: Araplar yemekten sonra çoğunlukla el parmaklarının mafsallarının temizliğine itina göstermezlerdi. Maf­sal kıvrımlarında ise yemeğin artıkları birikirdi. Allah Resulü (sav) işte bu nedenle parmak mafsallarındaki kıvrımların itina ile temiz­lenmesini emretmiştir.

 Ebu Hüreyre ve Suffe ashabından başka zatların (r.a) şöyle de­dikleri rivayet edilmiştir: Biz kızarmış et yerdik. Namaza durula­cağı zaman parmaklarımızı çakıl taşının içine sokar, ardında da kuma sokarak iyice temizlerdik. Sonra da tekbir getirerek namaza dururduk.

 Ömer b. Hattab (r.a) şöyle demiştir: Allah Resulü (s.a.s) devrinde çöveni bilmezdik. Bizim mendillerimiz, ayaklarımızın iç kısımlarıy­dı. Yağlı et yediğimizde oraya sürterdik. Denildi ki: Allah Rasû­lü'nden (s.a.s) sonra ortaya çıkan ilk bidatler şunlardır: Elekler, çö-ven, sofralar ve tıka basa yemek yemek. Bütün bunlar, mideyle il­gilidir. Mide, boşluğun en kötü kabıdır.

 Tırnak altlarının (=revâcib) temizliğine gelince, Araplar tırnak­larını kesmek için istedikleri zaman makas bulamazlardı. Allah Resulü (sav) tırnakları kesmek, koltuk altı ve avret mahallinin te­mizliği için kırk günlük bir süre koymuştu. Ama O, bu süre zarfın­da uzayabilen tırnakların altının temizlenmesini de emretmişti.

 Rivayete göre Allah Rasûlü (s.a.s) vahyi bekliyordu. Cebrail (a.s) inince O'na şöyle dedi: Siz, parmak kıvrımlarını yıkamıyor, tırnak altlarını temizlemiyor ve dişlerinizi mis vaki amıyorken size nasıl vahiy indirebiliriz? Ümmetine bunları yapmalarını emret.

 Denir ki: Tırnak altındaki kirler için 'üf' kelimesi kullanılmıştır. Bu meyanda 'üf-tüf kalıbı kullanılmıştır. 'Üf tırnak altındaki kirle­ri, 'tüf ise kulak içindeki kirleri ifade etmektedir. 'Tüf kelimesiyle ilgili olarak, kirden rahatsız olma noktasında mübalağa için kulla­nılan bir ilave kelime olduğu da söylenmiştir. Buna örnek olarak da Arapça'daki şu kullanımlar gösterilmiştir: 'câ'iun nâ'iun, atşânü netşânü'. İlk kelime olan 'câ'iun' aç anlamına gelirken ona katılan 'nâ'iun' açlığın ileri seviyede olduğunu göstermektedir. Diğerinde ise susuzluğun had safhada olduğu ifade edilmektedir. Bu meyan­da "O ikisine 'üf deme" (İsra/23) ayet-i kerimesi de örnek gösteril­miş ve ayete şu mana yüklenmiştir: Yani anababayı, tırnaklarının. altındaki kirlerden dolayı kınama. Ayetin bir diğer manası da şöy­le verilmiştir: O ikisini, tırnağın altındaki kir miktarınca olsun ra­hatsız etme.

 (1) Müslim, Taharet/56; Ebu Davûd, Taharet/29; Tirmizî, edeb/14; Nesa'î, Ziynet/l; îbni Mâ-ce, Taharet/8; îbni Hanbel, IV/264, VI/138.

 (2) Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtu’l-Kulûb (Kalplerin Azığı), III, 456-457.

 Ebû Tâlib el-Mekkî

Top