Muridan
Korku ile Ümit Arasında Olmak

Korku ile Ümit Arasında Olmak

Rasulullah s.a.v. Efendimiz, ölüm halinde bulunan bir gencin yanına gitti. Gence: – Kendini nasıl buluyorsun, diye sordu. Genç: – Allah Tealâ’nın rahmetini umuyorum. Günahlarımdan da korkuyorum, dedi. Bunun üzerine Efendimiz s.a.v.: – Bir kulun kalbinde bu ikisi bir araya gelirse, Allah Tealâ o kula umduğunu verir, korktuğundan emin kılar, buyurdu. (Tirmizî; İbn Mace)

Hz. Ali r.a. oğullarından birine şöyle nasihat etmiştir:
“Oğlum! Bütün hayır ve taatler senin olsa, bunların seni kurtaramayacağı korkusuyla Allah Tealâ’dan kork! Dünyadaki bütün günahlar senin olsa bile, Allah Tealâ’nın onları af ve mağfiret edeceği ümidiyle de Allah Tealâ’dan ümitli ol!” 
 
Hz. Ömer r.a. şöyle derdi: 
“Semadan birisi, ‘Ey insanlar, bir kişi hariç hepiniz cennete gireceksiniz!’ demiş olsaydı, o bir kişinin kendim olmasından korkardım. Yine semadan birisi, ‘Ey insanlar, bir kişi hariç hepiniz cehenneme gireceksiniz’ demiş olsaydı, cehenneme girmeyecek olan o tek kişinin ben olacağımı ümit ederdim.” 
 
Ebu Ali Ruzbarî k.s. şöyle demiştir: 
“Havf ve reca bir kuşun iki kanadı gibidir. İkisi birden bulunursa hem kuşun kendisi, hem de uçuşu düzgün olur. Kanatların birisi bulunmazsa, kuş da, uçması da eksik olur. Kanatların ikisi de bulunmayan kuş ölüme terk edilmiş olur.” 
 
Rivayet edildiğine göre Lokman a.s. oğluna şöyle demiştir:
– İmtihanından emin olmayacak bir şekilde Allah’tan kork. Fakat Allah’ın rahmetine olan ümidin korkundan daha çok olsun. 
Oğlu:
– Baba, bunları nasıl yapabilirim ki? Benim tek kalbim var, deyince Hz. Lokman:
– Sen müminin iki kalp sahibi olduğunu bilmiyor musun? Birisi ile Allah’tan korkar, diğeri ile O’na ümit bağlar, dedi. 
 
Ebu Osman Mağribî k.s. da şöyle der: 
“Kendini hep ümitle meşgul eden tembelleşir, amelsiz kalır. Kendini sürekli korku ile meşgul eden de ümitsizliğe düşer. Bu sebeple insan hem ümit hem korku ile meşgul olmalıdır.” 
 
İbn Vefa k.s. şöyle derdi: 
“Allah Tealâ’nın merhameti vardır diyerek isyana kalkışma. Kahrından korkarak da ümitsizliğe düşme.”
 
Ebu’l-Kasım Nasrabadî k.s., havf ve recanın kula menfaatini şöyle izah etmiştir: 
“Ümit hali insanı ibadet ve taat yapmaya sevkeder. Korku hali de, insanı günah işlemekten uzaklaştırır.” 
 
Bir kudsî hadiste Cenab-ı Hakk’ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Kulum yeryüzü dolusu günahla bana gelse, ben de yeryüzü dolusu afla onu karşılarım. Yeter ki bana hiçbir şeyi ortak koşma hali içinde gelmesin.” (Müslim; İbn Mâce; Ahmed b. Hanbel)
 
Bir diğer kudsî hadiste şöyle rivayet edilmiştir:
“Kul, birçok günah işlese ve günahları gök boşluğunu dolduracak dereceye varsa bile benden mağfiret dilediği ve affımı umduğu müddetçe onu affederim.” (Tirmizî; Ahmed b. Hanbel) 
 
Bir diğer hadiste şöyle rivayet edilmiştir:
“Kul günahlarından tövbe ettiği zaman Allah meleklerine ve günahın işlendiği yerlere onun günahlarını unutturur ve günahlarını hasenata çevirir. Öyle ki kul kıyamete geldiğinde yaptığı kötülüklere şahitlik edecek hiçbir şahit kalmaz.” (Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummal)
 
Enes b. Malik r.a. rivayet ediyor: 
Bedevî bir adam, Hz. Peygamber s.a.v.’e gelerek;
– Ey Allah’ın Rasulü, mahlukatın hesabını kim görecek, diye sordu. Allah Rasulü s.a.v.:
– Allah Tealâ görecektir, buyurdu. Bedevî:
– Bizzat kendisi mi görecek, diye tekrar sordu. Allah Rasulü s.a.v.:
– Evet, kendisi görecek, buyurdu. Bunun üzerine adam tebessüm etti. Allah Rasulü s.a.v.:
– Niye güldün, diye sorunca bedevi:
– Kerim ve cömert olan zat gücü yettiğinde affeder; hesaba çektiğinde müsamaha gösterir, dedi. Bunun üzerine Efendimiz s.a.v.:
– Bedevî doğru söyledi. Dikkat ediniz, Allah’tan daha çok kerem (cömertlik ve iyilik) sahibi yoktur. O cömertlerin en cömerdidir, buyurdu ve şunu ekledi: “Bedevi fakih oldu (meseleyi kavradı.)” (İbn Ebi’d-Dünya)
 
Bir diğer hadiste de şöyle buyrulmuştur:
“Eğer hiç günah işlemeseniz, Allah günah işleyen bir kavim yaratır, daha sonra kendilerini affeder.” (Tirmizî; Beyhakî)
Bizlere dinimizi yaşamada birer örnek olan Allah dostları, hiçbir zaman Allah Tealâ’nın affına güvenip salih amelleri bırakmamış, aksine ibadet için bütün güçlerini seferber edip, ardından amellerine değil Allah’ın lütfuna güvenmiştirler.
 
Süfyan-ı Sevrî k.s. şöyle demiştir: 
“Kurtuluşu en çok umulan kişi, nefsi hesabına en çok korkanlardır. Görmüyor musunuz? Yunus a.s. toplumu aleyhinde yaptığı bedduadan dolayı Allah’ın kendisine azap etmeyeceğini düşününce, Allah Tealâ derhal onu balığın karnına atmakla cezalandırdı.” 
 
Said b. Cübeyr r.a.’a:
– Allah ile mağrur olmak ne demektir, diye sorarlar. Cevap verir: 
– Kulun isyanını sürdürüp, ardından Allah’tan mağfiret beklemesidir. 
 
Hasan-ı Basrî k.s. der ki: 
“Bazı insanlar Allah’ın mağfiretine bel bağladıklarından, iyi amellerden mahrum olarak dünyadan ayrıldılar. Hatta bunlardan birisi, ‘Yüce Rabbim hakkında güzel zan sahibiyim, bu bakımdan amelim azmış, aldırmam.’ der. Bu kişi samimi değildir. Gerçekten bu kimse Rabbi hakkında güzel zan sahibi olsaydı güzel ameller yapardı.” 
 
Meyseretü’l-Âbid çokça mücahedesinden dolayı bir deri bir kemik kalmış, kaburgaları çıkmıştı. Kendisine:
– Allah’ın rahmeti geniştir, denildiğinde bu sözü söyleyeni azarlar ve derdi ki: 
– Bu doğrudur. Eğer O’nun rahmeti olmasaydı günahlarımızdan geçtik, ibadetlerimizdeki kusurlarımız yüzünden helak olurduk.
 
Süleyman Teymî hazretleri vefat edeceği zaman oğluna: “Bana ilahî rahmeti ümitlendiren hadisler oku. Ki böylece Yüce Allah’a güzel zan içindeyken kavuşayım.” demiştir.
 
Aynı şekilde Süfyan-ı Sevrî hazretleri de ölüm döşeğinde yatarken etrafında toplanan alimler, kendisine Allah’ın rahmetini ve O’na güvenmesini anlatıyorlardı.
 
Ahmed b. Hanbel rh.a. de ölüm esnasında oğluna: “Bana Allah’ın rahmetine güvendiren ve Allah’a karşı güzel düşünmeyi öven hadisleri anlat.” demiştir.
 
Rivayet edildiğine göre Hz. Ali r.a., günahlarından korkup ümitsizliğe düşen birine:
– Seni bu hale düşüren nedir, diye sordu. Adam: 
– Büyük günahlarım, diye cevap verdi. Hz. Ali r.a.:
– Hay yazık sana! Allah’ın rahmeti senin günahlarından daha büyüktür, dedi. Adam: 
– Benim günahlarım hiçbir şeyin temizlemeyeceği kadar büyük, dedi. Hz. Ali r.a.: 
– Hayır! Asıl senin Allah’ın rahmetinden ümidini kesmen, işlediğin günahlarından daha büyük, dedi.

Top