Muridan
Hacc Münasebetiyle...

Hacc Münasebetiyle...

Hac kelime mânâsı, kasdetmek demektir. Ziyâret etmek anlamlarına gelir. Müslümanların ömürlerinde bir defa olmak üzere, Kâbe-yi muazzamayı usulüne uygun olarak ziyâret etmek demektir.

Bu ibâdet Hadis-i Şeriflerde de ifâde buyurulduğu üzere önemli bir ibâdettir. Kabul edilmiş olan haccın karşılığı ancak cennettir. Emredildiği şekilde îfa olunan hac sebebiyle  Müslüman kişi günahlarından tamamen arınmış olur. Annesinden doğduğu gün gibi tertemiz memleketine döner.

Cenab-ı Hak hicretin 9. yılında ömür boyunca bir kere ve hemen geciktirilmeksizin yapılmak üzere farz kılınmıştır.

Yoluna gücü yetenlerin beytullâhı ziyaret etmeleri, Allâh’ın(c.c.) insanlar üzerine bir hakkıdır., buyurulmuştur. Peygamber Efendimizde, “İslam beş şey üzerine binâ kılınmıştır. Allâh’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed´in de Allâh´ın Resulü olduğuna şahadet etmek, Ramazan orucunu tutmak, zekat vermek ve yoluna gücü yetenlerin haccetmesi… Bu ayet ve hadislerin doğrultusunda bütün İslâm Âlimleri haccın farz olduğunda fikir birliğine varmışlardır. Buna göre haccı inkar edenler kâfir olurlar. Haccın hem iktisâdi ve hem de siyâsi faydaları vardır.

Bu konuya tafsilatlı olarak geçmeden önce Mekke, Kâbe ve Medine’ den kısaca bahsetmekte yarar vardır.

Mekke-i Mükerreme Beled-i Emin, emin bir şehirdir. İlk mabed ve ilk defa taşdan bina olarak Kâbe bu şehirde yapılmıştır. Rivâyete göre Kâbe ilk defa gökteki Beyt-ul Mamurun karşılığı olarak yeryüzünde ibâdet evi olsun diye Allâh’ın emriyle bir melek tarafından yapılmıştır. Bir rivâyete göre bu melek Cebrâil (a.s.) dır. Bu binâ zamanla yıkılıp ortadan kalkmıştır. Âdem (a.s.) yeryüzüne inince Cenab-ı Allâh O´na eski temeli üzerine yeniden Kâbeyi inşa etmesini emretmiştir. Bundan sonra bu mâbed Nuh tufanıyla da ortadan kalkmıştır. Hz. Âdem’den İbrahim (a.s.) a kadar durumunun nasıl olduğu, kaç defa yıkıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Bilinen odur ki, İbrahim (a.s.) a Cenab-ı Allâh eski temelleri üzerine yeniden inşa etmesini ve O da oğlu İsmail (a.s.) ile kâbenin inşasını tamamlamış olmasıdır. O tarihlerden sonra da İslâmın doğuşuna kadar ufak tefek tâmirler yapıldığı muhakkaktır. Burada Kureyşin tamir esnasında Hacer-i Esved taşının yerine konulması olayındaki tâmirde, kendisine henüz peygamberlik verilmemiş olan Efendimizin hakemlik yapışını da hatırlatmak icabeder. Mekke´nin mübarek oluşu kendisine Cenâb-ı Allâh tarafından verilmiştir. Hakikaten yeryüzünde ilk binâ edilen ev Mekke´dedir. O mübârek bir yerdir ve âlemler için bir hidayettir buyurulmuştur.

Kâbe, yeryüzünde mâbedlerin ilki olması hasebiyle önem taşıdığı gibi, hac ibâdetinin yapıldığı yerde olduğu için ayrıca çok önemlidir. Müslümanların kıblesidir. Kıyamete yakın çıkacağı haber verilen Deccâl bu iki şehre, yâni Mekke ile Medine´ye yaklaşamayacaktır. Dünyayı karış karış dolaşacak olan Deccâl´in oraya girmesi Taraf-ı İlâhiden yasaklanmıştır. Hem Mekke ve hem de Medine, korunmuş iki şehir olup onlar hakkında methedici hadislerde vardır. Fakat ne yazık ki, bu mâbed kıyamete yakın, ayakları eğri, siyahi bir Habeşli tarafından taş taş yıkılacaktır. Ne zamandır biz bilemeyiz. O bakımdan hacca gücü yetenlerin bu mabedi biran önce ziyaret edip hac fârızalarını yerine getirmeleri gerekir. Bu tavsiye dini bir tavsiyedir. Bu münasebetle haccın ehemmiyetini kavramak, zengin olan ve şartlar tahakkuk ettiği takdirde o mübârek beldeyi ömründe hiç değilse bir defa ziyâret etmek Cenab-ı Allah´ın kulları üzerinde haklarından biridir. Bunun için Mekke´nin faziletini, Kâbenin üstünlüğünü kavramak haccedenlerin şevklerini ve dini heyecanlarını artırması bakımından önemlidir. Bu sebeple ibadetin merkezi Kâbe´dir ve Mekke den başlamak üzere kısa kısa bilgi vermede yarar vardır. 

 

KÂBE:

Belirttiğimiz gibi Hz. Âdem tarafından dünyada ilk defa yapılan tek mabeddir. O zamandan itibaren nesillerden nesillere intikal ede ede gelmiştir. Yıkılıp hasar gördüğü zaman tâmir edilmiştir. Bize gelen sahih haberlere göre Hz. İbrahim ve O’nun oğlunun Kabe´yi beraberce eski planı üzere yaptıklarıdır. Yaparken de dualarını dillerinden düşürmüyorlardı. Acizlik yokluk içersinde yalvarıyorlardı; Rabbimiz bunu bizden kabul buyur. Cenab-ı Allâh´da Onların samimi duygular ve niyetlerle yaptıkları dualarını kabul etmiştir. Kısaca bilgi verdiğimiz Kâbe hakkında tafsilatlı bilgi vermek icâp ederse şöyle diyebiliriz:

1) Kur´an-ı Kerim´de Cenab-ı Allâh Kâbe hakkında, Beyt-i Mâmur diye haber vermektedir. Aslında Beyt-i Mâmur gökte olan meleklerin içinde ibadet ettikleri bir binâdır. Melekler bu binayı tavaf ederler. Bu esnada tehlil ve tesbih ederler. İlk insan ve ilk peygamber yeryüzüne gelmeden önce Hz. Allâh meleklere Beyt-i Mâmurun aynını yeryüzüne yapmalarını emretmiştir. Tabiidir ki bu Hz. Âdem´in dünyaya gelişinden çok önceleri idi. Hz. Adem yaratıldı, Cennete konuldu, oradan çıkarıldı, yeryüzüne gönderildi. Hz. Havva ile Hz. Adem uzun süre birbirlerinden ayrı kaldılar. Her ikisi de günahlarına ağlayıp sızladılar. Pişman oldular. Tevbe ve istiğfâr ettiler. Cenab-ı Allah onların tevbelerini kabul etti. Kendilerini Arafat dağında, Cebel-i Rahme tepesinde bir araya getirdi. Orada güneşin batışına kadar kalış, Meşar-ı Haramda kalış, sonra Mekke´ye gidiş…

 

 Abdullah Demircioğlu Hocaefendi

(Devam edecek)

Top