Muridan
Vehhâbîlik, Geleneği Reddetti

Vehhâbîlik, Geleneği Reddetti

Vehhâbîlik, dini hayatta ortaya çıkan bütün gelenekleri küfür sayan, imanın amelde gizli olduğunu, iman sahibi olmak için kelime-i şehâdet getirmenin yetmeyeceğini, imanını ameli ile ispatlamayanın canının ve malının helal olduğunu ileri süren bâtıl bir akımdır.

  Kurucusu Beni Teym kabilesinden Süleyman b. Abdülvehhâb’ın oğlu olan Muhammed’dir. O, 1703’ün baharında Arab Yarımadası’nın ortasındaki Necid bölgesinde, Riyad’a 70 km. uzaklıktaki Uyayne kasabasında doğdu. Muhammed, olgunluk çağında Mekke’ye gitti. Medine’de iki yıl kaldı. Bu sırada İbn Teymiyye’nin (1263-1328) eserlerini okudu ve tesirine girdi. Aslında İbn Abdülvehhâb ailece Hanbeli mezhebindendi. O, dört yıl Basra’da kaldıktan sonra Hureymile’ye geldi. Burada Kitabu’t-Tevhid isimli eserini yazdı. Eserinde, Kur’an ve Hadis dışındaki her şeyi katı bir şekilde reddetti. Tüm dinî gelenekleri küfür saydı ve bunların er veya geç yıkılacağını ilan etti. Dinin emirlerine uymayanı, bidatlere sapanı, ibadette kusur edeni Müslüman saymayacağını ileri sürerek, gereğinde bu gibilere karşı silah kullanacağını açıkça belirtti. İmanın amelde gizli olduğunu, iman sahibi olmak için kelime-i şehadet getirmenin yetmeyeceğini ve ameli ile imanını ispatlamayanın, canı ve malının helâl olduğunu açıkladı. Böylece; ibadet etmeyen ve ameli zayıf olan kişinin dinden çıkmış sayılamayacağını, sadece kusurlu olduğunu öne süren Ehl-i Sünnet anlayışına ters düştü.

  İbn Abdülvehhâb, Hureymile’de tanındı. Kısa zamanda etrafına pek çok taraftar toplandı. Ancak bu durumdan rahatsızlık duyan yakınları, onu doğduğu şehir olan Uyayne’ye götürdüler. İbn Abdülvehhâb, burada bölgenin emiri Osman b. Hamr b. Muammer’in himayesine girerek kadılık yapıyor, fetvalar veriyor, davet işine devam ediyordu. Bir süre sonra Osman’ı etkileyerek, Hz. Ömer’in Yemâme savaşında şehit düşen kardeşi Zeyd’in, Der’iyye ile Uyayne arasındaki el-Cabila isimli köyde bulunan türbesini yıkmak için ikna etti. Hz. Zeyd’in türbesi, yanında bulunan diğer şehitlerin mezarları ile birlikte yıkıldı, ağaçlar kesildi. Yakınlarda bulunan bir mağaranın girişi de tahrip edildi. İslâm dünyasında Vehhâbîlerin ilk yıktıkları türbe ve mezarlık budur.

  Emire sözünü geçiren İbn Abdülvehhâb’ın şöhreti daha da artmıştı. Ancak o, verdiği sert fetvaları ve aldığı katı kararlarıyla korku ve kuşku uyandırmaya başladı. Yöre halkı, onu Necid’in güçlü kabilelerinden Beni Halid’in emirine şikâyette bulununca, Osman derhal İbn Abdülvehhâb’ı bölgesinden uzaklaştırdı.

  İbn Abdülvehhâb, Uyayne’den ayrılarak Der’iyye’ye geldi. Burada emir Muhammed b. Suud’la tanışarak himayesine girdi. Bu karşılaşma ve tanışma daha sonra krallığa dönüşerek günümüze kadar ulaşacak Vehhâbî-Suudî emirliğinin başlangıcı olmuştur.

  Bu tanışma ile İbn Abdülvehhâb fikirlerine ve amacına, siyasî ve askerî destek bulmuş, yüzyıllardır çölde yaşayan Necid kabilesi emiri İbn Suud da İbn Abdülvehhâb’ın desteğiyle pek çok kanlı iç mücadeleler, dalgalanmalar ve kesintiler arasında devamlı şekil değiştirerek iki buçuk asır sonra dünya siyasetinde denge unsuru olacak bir devlet görüşünün temelini atmıştı.

  İbn Abdülvehhâb, İbn Suud’la 1744 yılında bir araya gelmiştir. Araştırmacılar bu tarihi Suudî ailesinin siyaset sahnesine çıkışı sayarlar. Nitekim aynı yıl söz konusu beraberlik aile bağları ile de güçlendirilmiş, İbn Suud, İbn Abdülvehhâb’ın kızı ile evlenerek ona damat olmuştur. İbn Abdülvehhâb Der’iyye’den, Necid bölgesi emirlerine, din bilginlerine ve Medine ileri gelenlerine davet mektupları gönderiyor ve mezhebini savunan kitaplar yazmaya devam ediyordu. Bu arada Osmanlı sultanı III. Selime de bir mektup gönderdi. O çağda iç meselelerle uğraşan Osmanlılar buna pek aldırmadılar. İbn Abdülvehhâb Mısır’ı ele geçiren Napolyon Bonapart’a da yazmıştı. Bonapart’ın, Akka savaşı sırasında Vehhâbîlerle ilişki kurduğu söylenir. Ancak bu konu Fransız ordu arşivi dosyaları arasında kaybolup gitmiştir.

Top