Muridan
Tasavvufun Doğuşu Nasıl Oldu?

Tasavvufun Doğuşu Nasıl Oldu?

Buna bir soru ile başlayalım. Tasavvuf bid’at mıdır? Tasavvufun Hindistan’dan geldiği, onun tesiri altında olduğu söyleniyor, doğru mu?

  Tasavvufun menşei yani doğuşu hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Avrupalı müsteşrikler inkarları gereği tasavvufun Hindistan’da doğduğunu sonradan Müslümanların arasında yayıldığını iddia ederler.

 

  Bir ikincisi de Müslüman âlimlerin görüşüdür. Bu da bunun tamamen İslâmî olduğudur. Tasavvuf; yün elbise giyen ve dünyaya pek kıymet vermeyen Müslüman zahitlerin yaşayışlarıdır. Doğru olan, ilmi gerçeklere uygun olanı da budur. Bazı kimseler tasavvufu, zikrullahı ve tarikatları inkar etme sevdasına kapılarak, Müslüman âlimlerin görüşünü değil de, Avrupalı müsteşriklerin görüşlerini alıyorlar. Bu doğru değildir. Zikir özbeöz İslâm'dır. Kur’ân-ı Kerim'de ayetler vardır. Bir çok hadisler zikre teşvik etmektedir. Hem ayrıca bir çok veliler yetiştiren tasavvufi harekete, tekkelere ve zikrullaha karşı çıkmak manasızdır. Müslümana asla yakışmaz. Müslümana yakışan, Müslüman âlimlerin sağlam ve ilme dayalı görüşünü almaktır. Tasavvufu İslâm'ın dışında görmek yanlışların en büyüğüdür. İnsanları zikre davet eden ayet ve hadisler ortadadır. İmam-ı Gazali Hazretleri şöyle diyor:

 

  "Tedavi yolunu bilmeyen bir hasta nasıl müşfik bir doktora ihtiyaç duyarsa, nefsine mağlup olan ve bir türlü sırat-ı mustakim üzere yürüyemeyen insanında bir muallime bağlanması zaruridir." (er-Risâletül-Ledüniyye, s.34)

  

  Zikrullahı inkar edenin, "Hz. Allah’ın şeriatını getireceğim" demesine itibar olunmaz. Böyle diyene itimat da olunmaz, çünkü Kur’ân bir bütündür, parçalanamaz. Ondan işimize geleni alıp da işimize gelmeyenleri almamak düşünülemez. Zikir de Kur’ân'dan bir bölüm olduğuna göre böyle diyenler ağızlarından neler çıktığını kulakları duymuyor, demektir. Zikir yolunu inkar edenin peşinden gidilir mi? Açık olarak zikrullahı inkar edenin, zikir yoktur diyenin veya şimdi zamanı değildir diyenin peşinden gidilmez, duası da desteklenemez. Peşinden giden, destekleyen günahkardır.  Tevbe ve istiğfar gerekir. Bu durum, bilmeden destekleyenlere aittir. Bile bile desteklemek ise küfürdür, ma’siyettir. Böyle olanlara Cenab-ı Allah’ın ayetleriyle Hz. Peygamberin hadislerini hatırlatalım.

 

  "Allah’a isyan olunduğunda, yaratılmışlardan hiçbirisine itaat olunamaz."

  "Kalplar ancak Hz. Allah’ın zikriyle yumuşar."

   " Dikkat edin kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur.

 

  Zikri inkar etmekle, şimdi zamanı değildir demek arasında inkar yönünden bir fark var mıdır?

           

  Tabi ki yoktur. Hz. Allah (c.c), namaz ibadetini ömrün sonuna kadar, her gün ve günde beş vakit, orucu bir ay ramazan ayında, haccı da hac mevsiminde zamanla kayıtlamıştır. Zikir için böyle bir kayıt yoktur. Her gün ve her anında Hz. Allah’ı zikretmek.

 

  Hz Aişe validemiz buyuruyor ki:

 

  "Peygamberimiz Hz. Allah’ı her zaman zikrediyordu."

 

  Kur’an bir bütün olduğuna göre, parçalanamayacağına göre, Müslümanlar olarak Allah’ı zikredeceğiz. Hz. Allah’ı zikredenlere miskin diyenleri, şimdi zamanı değildir diyenleri tanımayacağız. Onların sözlerini kabul etmeyeceğiz. Onlara yardımcı ve destek olmayacağız. Ta ki inkarlarından vazgeçinceye kadar. Bir kısım kimseler de 'zikir ancak ihtiyaç duyanlar içindir' diyebiliyorlar. Bu da doğru değildir. Geçmiş ve gelecek günahları affedilmiş Peygamber (s.a.s) buna gerek duyuyor da biz duymuyorsak halimiz nice olur!

 

 

  Abdullah Demircioğlu Hocaefendi

Top