Vahhabi mezhebinin kurucusu olan Muhammed bin Abdülvahhab, Hureymile’ye gitti. Bir süre sonra burada tanındı ve etrafına pek çok taraftar toplamayı başardı. Ancak kendisine bir fenalık yapılabileceğinden kuşku duyan yakınları, onu doğduğu şehir Uyayne’ye götürdüler...
Arabi lisanında “fuad” , fariside “dil” olarak ifade edilen ”gönül” insanın özüdür. Gönül tasavvufta kalbin mertebelerinden bir mertebe olup ayet ve hadislerde gönülden bahsedilmiştir. Nitekim sure-i Necm: 11. âyet-i kerîmede “kalb gördüğünü yalanlamadı ”buyurulmuştur. “Ben, yere göğe sığma..
Nefsini bırak! Ve ondan uzaklaş! Nisbî olarak kendine izafe ettiğin mülkten ayrıl! Hepsini Allah’a teslim et! Ve kalbin kapısında bekçi ol! Allah’ın dediklerini içeri al ve dediklerini kalbine sokma! Kötü istekleri kalbinden çıkardıktan sonra bir daha yaklaştırma! Bu şeytani arzuları kalpten çıkarma..
Sanat, ahenk ile kafiyenin; güzel söz ile gözyaşının terkibinden oluşur. İnsanoğlu her şeyde bir sanat güzelliği, bir mükemmellik arar. Fakat tasavvufta sanat dervişin deyneğidir. Biz de Mevlânâ'nın dervişliğini bu değnekten anlıyoruz. ..
Bil ki, geçmiş peygamberlerin kitaplarında, insana hitap eden şu söz meşhurdur: “Ey insan! Rabbini tanımak için önce kendini tanı.” Haberlerde [hadislerde] ve eserlerde [selef-i sâlihînin sözlerinde] geldi ki: “Kendini bilen, Rabbini bilir.” ..
Sakın yaptığın işlerde ve bulduğun manevi halde kendi gücünü görmeyesin. Bu hal kişiyi azdırır ve YARATAN’ın rahmet nazarından uzak kılar. Sakın sözünü dinletme ve kabul ettirme hevesine de kapılmayasın. Önce temeli at sonra üzerine binayı çık. Kalbini derin kaz ki oradan hikmet pınarları fışkırsın,..
Sen hiç, Nebî Sallâllahü Aleyhi Vesellem’in su sözünü işitmedin mi? "Bir kimse ki , yediğini-içtiğini nasıl ve nereden kazandığına aldırış etmezse Allah da onu cehennemin kapılarının hangisinden sokacağına aldırmaz."..
Ey oğul! Sen hiçbir şey üzerinde değilsin. Senin müslümanlığın da sıhhatli değil. İslam, üzerine bina kurulan temelin ta kendisidir. Senin şehadet getirmen de tam olmamış, eksik. Zira dilinle Lâ ilâhe illallah: “Allah’tan başka ilâh yoktur” diyorsun, fakat kalbinle bunu yalanlıyorsun. ..
Rabbin ile aranda, sen kendin varsın. Kendini aradan çıkar. İşte o zaman, O’nu görürsün!..
Ey sofilere mahsus elbiselere bürünmüş kişi! O elbiseyi önce özüne, sonra kalbine, sonra nefsine, en sonra da bedenine giydir. Zühd ve takva özden başlar, bâtından başlar, içten başlar. Zahire doğru gider. Zahirden başlayıp bâtına doğru gitmez...
Kulun kalbi bütün fanilerden boşaldığı ve orada Allah’tan başka hiçbir şey kalmadığı zaman, Allah dilediği şekilde kendisini ona gösterir. ..
Allah’ı tanıyan kişiye en zor gelen şey, insanlarla konuşmak, onlarla birlikte bulunmaktır. İşte bunun içindir ki, bin arif arasından ancak birisi, insanlar içinde konuşabilir. Ne var ki bu bir kişi de, peygamberlerin sahip oldukları güç ve kuvvete muhtaçtır. Nasıl muhtaç olmasın ki? ..
Emri edâ et, yerine getir. Nehiy (menedilen şey) den uzak dur. Şu musîbetlere sabret, tahammül göster. Nafilelere sarıl, onlarla Allah’a yaklaş. İşte bu şekilde hareket edersen, “İntibâha gelmiş, gaflet uykusundan uyanmış kişi” olarak çağrılır ve, İzzet ve Celâl sahibi Rabbinin tevfîkini istemek içi..
O, Cemâl ayinesine tecelli etti. Tek tek ve her aynada Habibinin (Sevgilisinin) yüzü göründü. Sübhan’ın Cemâli her aynada tecelli edince, Hakk’ın kabiliyetler nisbetindeki bu kelimelerinde esma görünür oldu. Yani, O’nun Cemâli her aynada görünür olunca esma ile isimlendirildi ki, bunlar Güneşin ufuk..
Sakın yaptığın işlerde ve bulduğun manevi halde kendi gücünü görmeyesin. Bu hal kişiyi azdırır ve YARATAN’ın rahmet nazarından uzak kılar. Sakın sözünü dinletme ve kabul ettirme hevesine de kapılmayasın. Önce temeli at, sonra üzerine binayı çık. Kalbini derin kaz ki oradan hikmet pınarları fışkırsın..