Şüphe yok ki Allah, adaleti, lütuf ve keremde bulunmayı ve yakınlara ihtiyaçları olan şeyleri vermeyi emreder ve çirkin olan, kötü görünen şeylerle haksızlığı nehyeder; öğüt alasınız diye de size öğüt vermektedir. Nahl Suresi 90. ayet..
"Sizden öncekilerin yoluna adım adım, karış karış tabi olacaksınız. Hatta bir kertenkele deliğine girseler siz de gireceksiniz.' Derler: 'Ya Resulullah, Yahudi ve Hıristiyanlara mı uyacağız?' Hz. Peygamber (s.a.s) der: 'Ya kime?' (Tabii onlara uyacaksınız)."İbn Mace, Fiten: 17, nr. 3994..
Onlar öyle bir topluluk ki, aralarında bir akrabalık, alıp verecekleri mal, mülk olmaksızın, Allah için birbirlerini severler. Hem, vallahi şüphesiz onların yüzleri pırıl pırıl nurdur.....
Aslen Yemenli olan Hz. Üveys, Murad kabilesinin bir kolu olan Karen'e mensuptur. Hangi tarihte doğduğuna dair bir kayda rastlanılamamıştır. Muhadramun'dandır. Muhadram tabiri, hadisçilerin ıstılahına göre hem câhiliye zamanını, hem de Peygamberimizin peygamberlik zamanını idrâk edip de Efendimizi (a..
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: Müslümanın, Müslüman üzerinde beş hakkı vardır: Selamını almak, hastalanınca ziyaret etmek, cenazesine gitmek, davetine icabet etmek, aksırıp da elhamdülillah dediği zaman, yerhamükallah demektir.(müslim)..
Ey kardeşim, bilmiş ol ki Allah Teâlâ insanı iki muhtelif şeyden yaratmıştır. Birincisi cisimdir ki bu zulmânî, kesif [katı, donuk, yoğunluğu bulunan], sonradan meydana gelen ve bozulmayla yüz yüze olan, organik ve kimyasal bileşiklerden oluşan ve de varlığının devamını haricî faktörler olmaksızı..
Ahiretin tarlası olan bu fani dünyada yaşayan insanoğlu, çok değil, yalnızca birazcık çevresine ve kendisine baksa; hayatında olup bitenleri bir müddet tefekkür etse ne kaybeder acaba? On sekiz bin âlemin yaratıcısı yüce Rabbimiz (c.c) kendisini bilip tanımamız için binlerce, hatta milyonlarca de..
Şairlerin Sultanı (Sultan-ül Şuara) Necip Fazıl, vefatının 30. yılında kültür, sanat, edebiyat, tefekkür ve aksiyon açısından olduğu kadar, siyasî ve edebî polemikleri, rûhî arayışları, davası uğruna çektiği çileleri ve pervasız duruşuyla, anılmaktan ziyade anlaşılması gereken en önemli şahsiyetlerd..
Dünyada unutulmaması gereken bir şey var. Her şeyi unutsan da onu unutmasan korku yok. Fakat her şeyi yerine getirsen, hatırlasan, unutmasan da onu unutsan hiçbir şey yapmamış olursun. Hani bir padişah seni belli bir iş için bir köye yollasa, sen de gitsen de o işten başka yüzlerce iş başarsan, hang..
Bir kuştan, ta yıldızlara kadar ve bir kelebekten tutun ta galaksilere kadar her şey, “kâinat kitabının” birer ayetidir. ..
Semâ, “dinlemek, işitmek, kulak vermek, işitilen söz” anlamlarına geliyor. Terim olarak ise; musiki nağmelerini dinlemeye, dinlerken vecde gelip kendinden geçmeye, oynayıp raks etmeye, tasavvuf ehlinin cezbe haliyle ayakta zikretmesine deniyor. Mevleviliğin sembol zikri semada maksat ve niyet; ruh..
Bazı nasipsizler, bazı kendini bilmezler, zaman zaman başka mesele yokmuş, her şey bitmiş gibi, aslı astarı olmayan, hiçbir dayanağı bulunmayan sözler sarf ediyorlar. Şiirlerine baktığımızda, hayatını okuduğumuzda açık ve net olarak görürüz ki Mevlânâ’da hiçbir sapma ve ahlaksızlık hali mevcut deği..
Ey kardeşim, bilmiş ol ki Allah Teâlâ insanı iki muhtelif şeyden yaratmıştır. Birincisi cisimdir ki bu zulmânî, kesif (katı, donuk, yoğunluğu bulunan), sonradan meydana gelen ve bozulmayla yüzyüze olan, organik ve kimyasal bileşiklerden oluşan ve de varlığının devamını haricî faktörler olmaksızın s..
Adı Mehmed, lakâbı Muhyiddin, mahlâsı Üftâde olan Mehmed Muhyiddin Üftâde, 895/1490 yılında Bursa’da dünyaya gelmiştir. Babası çocuk yaşlarında iken Bursa’ya gelip Araplar Mahallesi’nde yerleşmiştir. Üftâde buradaki evlerinde dünyaya gelmiştir. “Üftâde daha ufak bir çocukken Muslihiddin Efendi adın..
Eserde, Peygamberimiz Efendimiz Hz. Muhammed Mustafâ sevgisinin millî tarihimizin en parlak sayfalarında hangi boyutlarda yer aldığı ve bu sevginin milletimizde meydana getirdiği aksiler diler getirilmektedir...
Pîr Abdülkâdir Geylânî (k.s) yüksek ve üstün meziyetlerine rağmen son derece yumuşak başlı, alçak gönüllü, ağırbaşlı idi. Bir çocuk veya kız çocuğu bile konuşsa ayağa kalkarak dinler, işini görürdü. Fakirlerin, yoksulların yanına oturur, onların elbiselerini temizlerdi. Ama bunun aksine anlı şanlı a..