Muridan
Selamın Üstün ve Sevaplı Şekilleri

Selamın Üstün ve Sevaplı Şekilleri

Selam vermenin fazileti malumdur. Ancak selamlaşmanın da sevap yönünden faziletli olanları mevcuttur.

Peygamberimiz aleyhisselam, bir mecliste otururken, bir zât gelip: “Esselâmü aleyküm!” diyerek selam verdi.(1)

Peygamberimiz aleyhisselam onun selamına karşılık verdi. Adam oturunca(2), Peygamberimiz aleyhisselam:

“On sevap kazandı!” buyurdu.

Sonra başka bir adam geldi ve “Esselâmü aleyküm ve rahmetullah!” diyerek selam verdi.(3)

Peygamberimiz aleyhisselam, onun selamına karşılık verdi. Adam oturunca(4), Peygamberimiz aleyhisselam:

“Buna yirmi sevap var!” buyurdu.

Sonra başka bir adam geldi ve:

“Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtühü!” diyerek selam verdi.(5)

Peygamberimiz aleyhisselam onun selamına karşılık verip adam oturunca(6):

“Buna da, otuz sevap var!” buyurdu.(7)

O sırada, meclisten bir adam kalkıp selam vermeden gitti.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

“Arkadaşınız unuttuğu şeyi (selam vermeyi) ne çabuk da unuttu.(8) Sizden biriniz meclise gelince selam versin, oturmayı uygun görürse otursun!

Meclisten ayrılmak için kalkınca da yine selam versin!

Verilmeye layıklık ve gereklilikte, önceki selam sonrakinden farklı değildir” buyurdu.(9)

Hz. Ömer der ki:

“Ben bir gün Ebu Bekir’in terkisinde giderken, Ebu Bekir rastladığı insanlara:

‘Esselâmü aleyküm!’ diyor, onlar:

‘Esselâmü aleyküm ve rahmetullah!’ diyorlardı.

Ebu Bekir:

‘Esselâmü aleyküm ve rahmetullah!’ diyor, onlar:

‘Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh!’ diyorlardı.

Bunun üzerine, Ebu Bekir:

‘Bugün insanlar selam faziletinde bizi pek çok geçtiler! dedi.”(10)

Selam vermek veya verilen selamı almak, Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarındandır.(11) Selamlaşmakta cimrilik etmek, iyi sayılmamıştır.(12)

Peygamberimiz aleyhisselam; evine selam vererek giren kimsenin hem Allah’a karşı korunmuş ola­cağını (13), hem de bunun kendisine ve ev halkına bereket getireceğini haber vermiştir.(14)



  (1) Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 439; Buhârî, Edebü'l-Müfred, s.256; Ebû Dâvud, Sünen, IV, 350; Tirmizî, Sünen, V, 53; Dârimî, Sünen, II, 190.
  (2) Müsned, IV, 439; Ebû Dâvud, IV, 350.
  (3) Müsned, IV, 439; Buhârî, a.g.e., s.256, Ebu Dâvud, IV, 350; Tirmizî, V, 53; Dârimî, II, 190.
  (4) Müsned, IV, 439 vd; Ebû Dâvud, IV, 350.
  (5) Müsned, IV, 440; Buhârî, Edebü'l-Müfred, s.256; Ebû Dâvud, IV, 350; Tirmizî, V, 53; Dârimî, Sünen, II, 190.
  (6) Müsned, IV, 440; Ebû Dâvud, IV, 350.
  (7) Müsned, IV, 440; Buhârî, a.g.e., 256; Ebû Dâvud, IV, 350; Tirmizî, V, 5; Dârimî, II, 190.
  (8) Müsned, III, 438; Buhârî, a.g.e., s.256.
  (9) Müsned, II, 287; Buhârî, a.g.e., s.256; Ebû Dâvud, IV, 353; Tirmizî, V, 62 vd.
  (10) Buhârî, a.g.e., s.256.
  (11) Buhârî, Sahîh, II, 70, Edebü'l-Müfred, s.257; Müslim, IV, 1075.
  (12) Buhârî, a.g.e., s.268.
  (13) Buhârî, a.g.e., s.281; Ebû Dâvud, III, 7.
  (14) Tirmizî, V, 59.

Top