Cem’ ve fark kelimeleri sûfilerin çokça kullandıkları sözlerdendir. Fark; kulun görevlerini idrak edip gereğini yapmasıdır...
Babamın dostlarındandı. Dimdik yürüdü. Hani Allah'tan başka kimsenin önünde eğilmemiş tipler vardır ya, öyle biriydi...
Başka bir grup da, bunlardan daha çok gurura saplanmıştır. Yiyecek, mesken ve evlilikte aza kanâat ve fedâkârlık onlara zor gelir...
Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Sizin hesabınıza en çok şu iki şeyden korkuyorum: Aşırı emeller beslemek ve nefsinizin engin ihtiraslarına kapılmak. Çünkü aşırı emeller beslemek âhireti unutturur, nefsin doyumsuz ihtiraslarına kapılmak ise insanları haktan saptırır.” Yine Efendimiz (a.s) ..
Edep ve hayâ, ilahi dinlerin ortak kabullerindendir. Bu konuda, en güzel kaideleri ortaya koyan, en mükemmel din, İslam dinidir. Çünkü İslam dini, giyim-kuşamdan, tutum ve davranışlarımıza kadar, her Müslümanın uyması gereken edep ve haya ile ilgili en güzel ölçüleri belirlemiş, hiçbir konuda aşır..
Ummî Bistamî babasının şöyle dediğini hikâye eder: “Kalenin duvarlarının dibinde Hakk Sübhânehû ve Teâlâ’yı zikretmek için Bayezid bir defa serhaddaki kaleye gitmiş, fakat zikir yapmadan sabaha kadar orada kalmıştı. Bunun sebebini sorunca dedi ki: Çocukluğumda ağzımdan çıkan hoş olmayan bir kelimeyi..
Allah'ın korudukları hariç, "gurur" bu zamanın tasavvuf erbabına ne kadar galiptir!..
“Şakîk, zenginlerden birinin oğluydu. Genç yaşta ticaret için Türk ülkesine gitmişti. Bir puthaneye girdi. Burada putlara hizmetçilik yapan birini gördü. Hizmetçi saçını sakalını tıraş etmiş, üzerine erguvânî bir elbise giymişti...
Ebu Bekir Dukki’ye: “Cehm Dukki, semâ esnasında coştu ve eline geçirdiği bir ağacı kökünden söktü” dediler. Ebu Bekir ile Cehm bir ziyafette bir araya geldiler, Ebu Bekir âmâ idi...
Bir zat Davud’un yanına girmiş ve ona bakmaya başlamıştı. Davud bu zata: “Bilmiyor musun ki, velîler lüzumsuz konuşmalar kadar lüzumsuz bakışlardan da hoşlanmazlar” demişti. ..