Sûfî Ebu Muhammed Cerirî (ö. H.321) şöyle diyor: “İlk nesil Müslümanlar arasındaki ilişkilerde, dini hükümler esas alınmıştır. Sonra, din inceldi ve riayet edilmez oldu...
Halvet, dinin selameti, nefis ahvalinin yok olması, amelin Allâh için yapılması içindir. Keşf ve Fetih mülahazasıyla yapılan halvet fitneye düşme demektir. Taleb edilecek istikamettir; keramet değildir. ..
Dövme yaptırmanın hükmü, hadis-i şeriflerde geçmektedir. "Bana Kur'ân verildi, bir o kadar daha verildi..." buyuran Peygamber Efendimiz (s.a.s) bu hususta şunları buyurmaktadır:..
Ömer b. Abdülaziz, ümmetin meşru kabul ettiği yegane Emevî valisidir. Ömer b. Abdülaziz’in bir rahleye ihtiyacı vardı. Kâtibi Müzâhim’den çarşıya gidip bir rahle almasını istedi...
Âlimlerden bir zât, yine bir gün Bâyezid hazretlerini görünce çok sevmiş, zekâ ve anlayışını ölçmek için: 'Güzel çocuk, namaz kılmasını biliyor musun?' diye sormuştu. Bâyezid-i Bestâmî(k.s.) de:..
“Siz şimdi Üsame’nin kumandanlığını tenkit ediyorsunuz, bundan önce babasının kumandanlığına da dil uzatmıştınız.....
Menkıbeye göre "Yunus, üç bin şiir söylemiş, bunları araştırıp toplamak ise Molla Kasım (v.1420) isimli bir âlime nasip olmuştur. ..
Kays, herkese çok ihsanda bulunan, isteyenlere borç para veren cömert bir zattır. Bir gün hastalanır. Ancak tanıdıkları ziyaretine gelmezler...
Çağımız insanını mahveden en büyük bombanın adı “sekülerizasyon”dur. Yani dünyevîleşmek. Yani âhireti yok saymak…..
Tasavvufun belli bir şeklini yaşamak için “şeyhin” lüzumlu ve gerekli, diğer bir şeklini yaşamak için ise şart ve zorunlu olduğunu belirten sûfiler; bu yola girmemenin doğuracağı zararları ve bunun yol açacağı manevî felaketleri göstermekten geri durmamışlardır. Bu yolda bazıları yolunu kaybeder, şe..
Osmanlı pâdişâhlarından Kanunî Sultan Süleymân Hân zamanında, Bursa’da yaşayan evliyânın büyüklerinden. 895 (m. 1490) senesinde Bursa’da doğdu. İsmi Muhammed olup, babası Manyaslı Mehmed Efendi’dir. Üftâde lakabıyla meşhûr oldu. Bursa’nın çeşitli câmilerinde müezzin ve İmâm olarak vazîfe yaptı. 989 ..
Tebük seferi heyecanının ileri dereceye ulaştığı günlerde, maddi imkânsızlıklar sebebiyle orduya iltihak edemeyip ağlayarak geri kalanlardan Ulbe b. Zeyd, bu günlerin bir gecesinde teheccüd namazını kıldıktan sonra Cenâb-ı Hakk’a şöyle niyaz eder: ..
Ey aziz, malum olun ki, müfessirler ve muhaddisler ittifak etmişlerdir ki: Hak Teâlâ, arş ve kürsün altında, yedi göğün üstünde, arşın nuru ile sudan sekiz cennet yaratmıştır...
Yüceler yücesi Allah Teala buyurdu ki: "Bir zaman Allah peygamberlerden ahit almıştı: 'Ne zaman size bir kitab ve hikmet verirsem ve sonra size bir peygamber gelip onu tasdik ederse, ona mutlaka iman edecek ve yardım edeceksiniz." (Âl-i İmrân, 3/81) Başka bir ayet-i kerimede ise şöyle buyurmakta..