Muridan
Ebû Cehl'in Oğlu, İkrime (r.a)

Ebû Cehl'in Oğlu, İkrime (r.a)

“İkrime, sizin yanınıza, mü’min ve muhacir olarak geliyor! Sakın, onun babasına kötü söz söylemeyiniz! Çünkü, ölüye kötü söz söylemek diriyi üzer, ölüye birşey erişmez!” buyurdu.

 İkrime b. Ebu Cehil’in zevcesi Ümmü Hakîım binti Haris, akıllı bir kadındı.

 Mekkefethedildiği zaman, içlerinde Hind binti Utbe’nin de bulunduğu, Kureyş kadınlarından on kişi­lik bir topluluk halinde gelip Peygamberimiz Aleyhisselama bey’at ederek Müslüman olduktan sonra:

 “Yâ Rasûlallah! İkrime senden korkarak kaçtı. Kendisini senin öldüreceğinden korkuyor. Ona eman versen?” dedi.

 Peygamberimiz Aleyhisselam:

 “Ona eman verilmiştir!” buyurdu.

 Ümmü Hakîm Hatun, kocası için Peygamberimiz Aleyhisselamdan eman alınca, onu aramaya gidip getirmek için de izin istedi.

 Peygamberimiz Aleyhisselam izin verdi.

 Ümmü Hakim, Rumî uşağını yanına alarak yola çıktı.

 Yolda uşağı ona sarkıntılığa yeltendi.

 Ümmü Hakîm, Âkke halkından bir cemaatin yanına varıncaya kadar onu oyaladı. Orada, uşağına karşı onlardan yardım istedi. Onlar da uşağı iple sımsıkı bağladılar.

 Ümmü Hakîm, İkrimeye, Tihâme sahillerinden bir sahilde, gemiye bindiği bir sırada yetişti.

 İkrime der ki:

 “Gemiye binip Habeşe’ye kavuşmak istiyordum. Binmek için, geminin yanına vardım.

 Gemici, bana:

 ‘Ey Allah’ın kulu! Allah’a şerik koşulan şeyleri bırakıp Allah’ı bir tanımadıkça gemime binme! Bunu yapmazsan, geminin içinde helak olacağımızdan korkarım!’ dedi.

 Kendisine:

 ‘Allah’a şerik koşulan şeyleri bırakıp Allah’ı bir tanımayan hiç kimse gemiye binemez mi?’ diye sor­dum.

 Gemici:

 ‘Evet! Allah’a karşı ihlaslı olmadıkça, hiç kimse gemiye binemez!’ dedi.

 İkrime gemide oturduğu yerden seslice Lâtve Uzzâ adını anınca, gemici:

 “Şurada hiç kimsenin Allahtan başka hiçbir şeye dua etmesi caiz ve doğru olamaz!

 Allah’a karşı ihlaslı ol! Başkasını araya karıştırma!” dedi.

 İkrime:

 “Peki! Ne diyeyim?” diye sordu.

 Gemici:

 “‘Allah’tan başka ilah yoktur!’ de!

 Çünkü, burada Allah’tan başkası yarar vermez!” dedi.

 İkrime:

 “Galiba, bu, Muhammed’in bizi imana davet ettiği İlah olsa gerekli 

 Halbuki, ben bu yüzden kaçmıştım!

 Muhammed’in getirip kabul etmeye bizi davet ettiği ve üzerinde anlasam ayarak kendisinden ayrıldığım şey de budur!

 Vallahi, o denizde İlahımız ise, muhakkak, karada da İlahımızdır!

 Vallahi, o denizde bir olursa, her halde, karada da birdir!” dedi.

 O sırada, çıkan fırtına gemiyi altüst ediyordu!

 Gemici, gemi halkına:

 “İlahınıza ihlaslı olunuz: O’ndan başka hiçbir şey, felâketi başımızdan savamaz!” dedi.

 İkrime, gemi halkının Allah’a dua ve birliğini ikrar ettiklerini görünce, onlara:

 “Bunu ne için yapıyorsunuz?” diye sordu.

 “Burada Allah’tan başkası yarar vermez!” dediler.

 İkrime:

 “Denizde Allah’a ihlaslı olmadıkça beni hiçbir şey kurta ram azsa, karada da ondan başkası kurtara­maz!

 Ey Allah’ım! Boynumun borcu olsun: Eğer sen beni içinde bulunduğum tehlikeden kurtarırsan, Muhammed’e gidip elimi onun eline koyarak bey’at edeyim

 Beni geri çeviriniz

 Allah’a yemin ederim ki; ben artık Muhammed’in yanına döneceğim!” dedi.

 İkrime der ki:

 “İşte bunun üzerinedir ki, İslâmiyeti anlamaya başladım ve İslâmiyet sevgisi kalbime düştü!”

 Ümmü Hakîm de, o sırada, yanlarına varmış bulunuyordu.

 İkrime’ye:

 “Ey amcamın oğlu! Ben sana insanların akraba haklarını en çok gözeteni, insanların en iyisi ve en hayırlısı olan zâtın yanından geldim!

 Kendini boş yere helak etme! Sen bunun üzerinde dur!

 Sonunda gerçeği kavrayacak ve anlayacaksın!

 Hem, ben senin için Muhammed Resûlullah Aleyhisselamdan eman da almış bulunuyorum! Sen emniyettesin!” dedi.

 İkrime:

 “Sen bu işi yapabildin mi?” diye sordu.

 Ümmü Hakîm:

 “Evet! Ben kendisiyle konuştum. Sana eman verdi” dedi.

 İkrime:

 “Rumî uşağının bir kötülüğü ile karşılaştın mı?” diye sordu.

 Ümmü Hakîm onun kendisine yapmak istediği kötülüğü haber verince, İkrime vurup onu öldürdü.

 Ümmü Hakîm, İkrime’nin temas isteğini:

 “Sen kâfirsin! Ben Müslüman bir kadınım!” diyerek reddetti.

 İkrime:

 “Seni benden geri durduran şey, herhalde, büyük birşey olsa gerek!” dedi.

 İkrime, Ümmü Hakîm ile birlikte Mekke’ye döndü.

 Mekke’ye yaklaştıkları sırada, Peygamberimiz Aleyhisselam, ashabına:

 “İkrime, sizin yanınıza, mü’min ve muhacir olarak geliyor!

 Sakın, onun babasına kötü söz söylemeyiniz!

 Çünkü, ölüye kötü söz söylemek diriyi üzer, ölüye birşey erişmez!” buyurdu.

 İkrime Peygamberimiz Aleyhisselamın çadırının kapısına gelip eriştiği, Peygamberimiz Aleyhisselam onu gördüğü zaman, onun gelişine sevincinden dolayı hemen sıçrayıp ayağa kalktı ve yanına doğru vardı. Onu kucakladı.

 Ona üç kere:

 “Hoşgeldin süvari muhacir!” buyurdu.

 Sonra, oturdu.

 İkrime ile Ümmü Hakîm de, Peygamberimiz Aleyhisselamın önüne oturdular.

 Ümmü Hakîm’in yüzü peçeli idi.

 İkrime:

 “Yâ Muhammed! Bu zevcem senin bana eman verdiğini söyledi!” dedi.

 Peygamberimiz Aleyhisselam:

 “Doğru söylemişin. Sana eman verilmiştir!” buyurdu.

 İkrime:

 “Yâ Muhammed! Sen beni nelere davet ediyorsun?” diye sordu.

 Peygamberimiz Aleyhisselam:

 “Ben seni Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına ve benim de Resûlullah olduğuma şehadet etmeye,

 Namaz kılmaya,

 Zekat vermeye,

 Oruç tutmaya,

 Haccetmeye,

 Ve şöyle şöyle yapmaya davet ediyorum!” buyurup, İslâmiyet esaslarını ve İslâm ahlâkını saydı.

 İkrime:

 “Vallahi, sen ancak hak ve gerçek olana, güzel ve iyi birşeye davet ediyorsun!

 Vallahi, davet ettiğin şeylere davete başlamadan önce de, sen içimizde sözü en doğru olanımız, iyi­lik yönünden de en iyimizdin!

 Ben şehadet ederim ki; Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O’nun eşi, ortağı da yoktur!

 Yine şehadet ederim ki; Muhammed Allah’ın kulu ve resûlüdür!

 Sen ki, Allah’ın kulu ve resûlüsün! İnsanların en iyisi, en doğrusu ve en vefalısısın!” dedi.

 İkrime, bunları söylerken, Peygamberimiz Aleyhisselamdan utandığından dolayı, başını önüne eğmiş bulunuyordu.

 İkrime’nin Müslüman oluşu Peygamberimiz Aleyhisselamı sevindindi.

 İkrime:

 “Yâ Rasûlallah! Bildiğinin hayırlısını bana öğret, işlememi de emret! Sen bana hayırlı olan şeyi öğret de, ben onu söyleyeyim” dedi.

 Peygamberimiz Aleyhisselam:

 ‘Şehadet ederim ki; Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur! Ve yine şehadet ederim ki; Muhammed Allah’ın kulu ve resûlüdür!1 dersin! Allah yolunda cihad edersin!” buyurdu.

 İkrime:

 “Bundan sonra, ne diyeyim?” diye sordu.

 Peygamberimiz Aleyhisselam:

 “‘Allah’ı şahit tutarım ve burada bulunanları da şahit tutarım ki; ben Müslümanım, muhacirim ve mücahidim1 dersin!” buyurdu.

 İkrime de, öyle söyledi.

 Peygamberimiz Aleyhisselam:

 “Ben, bugün benden dilediğin şeyi, senden başka kimseye vermediğim şeyi sana vereceğim!” buyurdu.

 İkrime:

 “Yâ Rasûlallah! Sana karşı yaptığım bütün düşmanlıklar, müşrikliğin yayılması ve üstün gelmesi arzusuyla sana karşı attığım bütün adımlar, sana karşı geldiğim bütün yerler, senin yüzüne karşı veya arkandan sarf ettiğim bütün sözler için bana Allahtan mağfiret dilemeni istiyorum!” dedi.

 Bunun üzerine, Peygamberimiz Aleyhisselam:

 “Ey Allah’ım! Onun bana karşı yaptığı bütün düşmanlıklardandı. Senin yolundan çevirmek maksadıyla gittiği, içinde erişeceği yere kadar adım attığı ve bununla da Senin nurunu söndürmeyi arzu­ladığı her yerdeki tutum ve davranışlarından doğan günahlarını bağışla! Onun, aleyhimde, yüzüme karşı veya arkamdan işlediği bütün kötülükleri de bağışla!” diyerek dua etti.

 İkrime:

 “Razı oldum yâ Rasûlallah!

 Amma, vallahi, yâ Rasûlallah! Allah’ın kullarını Allah’ın yolundan çevirmek için harcadığımın iki katını Allah yolunda harcamadıkça, Allah yolundan çevirmek için yaptığım savaşların iki katını da Allah yolunda yapmadıkça, geri durmayacağım!” dedi.

 Hz. Âişe derki:

 “Resûlullah Aleyhisselam:

 ‘Uyurken rüyamda Ebu Cehil’in yanıma gelip bana bey’at ettiğini görür gibi oldum!’ buyurmuştu.

 (Ebu Cehil’in yeğeni) Halid b. Velid, Müslüman olunca:

 ‘Yâ Rasûlallah! Halid’in Müslüman olmasıyla, Allah senin rüyanı doğruladı’ denildi.

 Resûlullah Aleyhisselam:

 ‘Muhakkak ki, ondan başkası Müslüman olacaktır!’ buyurdu.

 Nihayet, İkrime b. Ebu Cehil Müslüman oldu ve bu, Resûlullah Aleyhisselamın rüyasını doğru­ladı .”

 Başka bir rivayette de; Peygamberimiz Aleyhisselam rüyasında Cennete girince, orada hoşuna giden bir hurma ağacı görmüştü.

 “Bu kimindir?” diye sorup da;

 “Ebu Cehil’indir!” denilince, bu çok ağırına gitmiş, kendi kendine:

 “Cennette Ebu Cehil’in hurma ağacı nasıl olabilir?

 Vallahi, o hiçbir zaman Cennete giremez!” demişti.

 Hz. Ümmü Seleme de:

 “Resûlullah Aleyhisselam:

 ‘Cennette Ebu Cehil’e ait (olduğu söylenen) bir hurma ağacı gördüm!’ buyurmuştu.

 İkrime b. Ebu Cehil Müslüman olunca da, bana:

 ‘Ey Ümmü Seleme! Ebu Cehil’e ait (olduğu söylenen) Cennette gördüğüm o hurma ağacı, işte budur!’ buyurdu” demişti.

 İkrime, Müslüman olduktan sonra, Mekke’de Kureyşîlerin evlerinden hangi evde put bulunduğunu işitirse, hemen gider, onu kırardı. Halbuki, daha önce Cahiliye çağında put yapıp satanların başı idi.

 İkrime iyi bir Müslümandı. Müslümanların iyilerindendi.

 Mushafı eline alır, yüzüne gözüne sürer ve:

 “Rabbimin Kelamı, Rabbimin Kitabı!” diyerek ağlardı.

 Yüce Allah ondan razı olsun!

 Mustafa Âsım Köksal, İslâm Tarihi, Medine Dönemi, VI, 450-458.

Top