Tevâzu, bir müslümanda bulunması gereken vasıflardandır. Bu güzel haslet, elbette yaratılmışların en seçkini olan Hz. Muhammed'de (a.s) en üst seviyedeydi.
Peygamberimiz, Mekke’yi fethe giden ordusunun başında, devesinin üzerinde yüce Allah’a karşı başını önüne o derece tevâzu ile eğmişti ki, sakalının uçları neredeyse devenin semerine değmekte(1) ve
“Ey Allah’ım! Hayat, ancak âhiret hayatıdır” diye dua etmekte idi.(2)
Bir gün bir adam, Peygamberimizin huzuruna gelince, Peygamberlik heybetinden, titremeye başlamıştı.
Peygamberimiz, ona: “Kendine gel! Ben, bir hükümdar değilim. Ben, ancak Kureyş kabilesinden, kurumuş et yiyen bir kadının oğluyum!” buyurmuştur.(3)