Muridan
 Yâ Nureddin!

Yâ Nureddin!

Nureddin Zengî çok büyük bir insandı. İbnü’l-Esir eserinde: “Ben önceki sultanların hayatını inceledim. Raşid halifeler ve Ömer bin Abdülaziz hariç, Nureddin’den daha temiz hayat yaşayan, ondan daha ahlaklı hayat süren adaletli bir sultana rastlamadım.” diyor.

 
Büyük Selçuklu devleti dağıldıktan sonra Selçuklu topraklarında küçük atabeylikler yani devletçikler kurulmuştu. Bunlardan biri de Zengî Atabeyliği idi. Musul ve Suriye’nin bir kısmında hâkimdiler. Öyle bir hükümranlık iddiaları yoktu ama o bölge onların yönetiminden sorumluydu. İmadüddin Zengî, yani Nureddin Zengî’nin babası büyük bir mücadele insanıydı. Urfa’yı haçlılardan geri alması Avrupa’da çok büyük bir deprem etkisi meydana getirdi ve bunun sonucu olarak 2. Haçlı seferi düzenlendi. Fakat haçlılar çok uğraşmalarına rağmen Urfa’yı bir daha geri alamadılar. Bir ara elden çıkar gibi olsa da Nurettin Zengî, babasının mirası olan Urfa’yı haçlılara bırakmadı.
 
Nureddin Zengî, hakka hukuka son derece riayet eden bir insandı. Babası İmadüddin Zengî’nin vefatıyla beraber kendisi Suriye bölgesinde; kardeşi de Musul bölgesinde atabeylik yapmaktaydı. Kardeşinin vefatıyla beraber oradakiler Nureddin Zengî’ye bağlılıklarını bildirmek isterlerken bu kez Nureddin Zengî’nin küçük kardeşi Musul bölgesine hâkim oldu. Sultan Nureddin ise bundan hiç rahatsız olmadı. Hatta sınırda bulunan bir vali: “Ben Nureddin’e bağlılığımı bildiriyorum.” dediğinde Nureddin Zengî sınıra kadar geldi. Tam bu sırada küçük kardeşi de ordusunu toplayıp geldi. Yani bir kardeş savaşı yapılmak üzereyken Nureddin Zengî kardeşiyle görüşme talebinde bulundu. Kardeşiyle görüştü ve ona orada öyle tatlı bir şekilde hitap etti ki savaş olmadığı gibi bundan sonra iki kardeş bir araya geldi ve haçlılarla mücadeleye başladılar.
 
İki tane haçlı seferini durduran insandı Nureddin Zengî.  Selahaddin Eyyûbi’yi Mısır’a gönderen ve oraların yeniden kazanılmasına vesile olan insandı aynı zamanda. Dini bütün bir şahsiyetti. Geceleri sabahlara kadar ibadet eden ve “Aman Kudüs kurtarılsın, bu benim yaptırdığım minber de Mescid-i Aksa’ya Hz. Ömer Camii’ne konsun.” diye sabahlara kadar dua dua yalvaran bir insandı.
 
Bu büyük devlet adamının, büyük kumandanın hayatında yaşanmış fevkalade bir olay asırlardır yazılır ve anlatılır:
 
Nureddin Zengî, 1162 yılında bir gece teheccüt ve sabah namazlarından sonra iki defa Resulullah’ı (s.a.s) rüyasında görür. Bu bir sadık rüyadır. Peygamber Efendimiz (s.a.s)  ona “Hücre-i saadette bulunan mübarek naşının kaçırılmak üzere” olduğunu söylüyor. İki de adam yüzü gösterip işaret ediyor.
 
Bu sadık rüyayı sabah kalkıp hocalarına anlatan Nureddin Zengî, tabirden sonra alınan müşterek kararla hemen Medine-i Münevvere’nin yolunu tutuyor. Resulullah’ın (s.a.s)  mezarı etrafında kötü teşebbüsleriyle Peygamber Efendimiz’in (s.a.s) mübarek naşını Avrupa’ya kaçırmak için Endülüs’ten görevli olarak gelen iki Cizvit rahibi teşhis ettikten sonra sorguluyor, kazılan tüneli görüyor ve suçluların itirafları üzerine onları cezalandırdıktan sonra Efendimiz’in (s.a.s) mübarek kabirlerinin etrafına 6 metre derinliğinde bir çukur kazdırıp kurşundan duvarlar döktürüp tekrar Şam’a dönüyor.
 
İşte Nureddin Mahmud Zengî, Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem ile irtibatı bu kadar kuvvetli,  bir mübarek zâttır.
 
Edebali KARABIYIK

Top